Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
Herkes anne ve babasından, öğretmeninden; bunların da kendi an­ne, baba ve öğretmenlerinden almış oldukları Allah'ı alır. Ancak her­kes bu Allah'ı kendi yaratılışına göre düzenler, değiştirir ve kendine göre renklendirir.
Şimdiye kadar her din ancak, "mantık"ta iddiayı kanıt kabul etme hatası üzerine kurulmuştur: Bedavadan varsayar ve son­radan ürettiği varsayımlarla kanıtlar.
Reklam
Bir şey ya da şeyler ne kadar çok anlaşılmaz olursa, halka o oranda ilahi görünür. Bu şeyler ne kadar az inanılabilir olursa, bunlara inanan sıradan insanlar, o oranda erdem ve üstünlükler olduğunu sanır.
Adil bir Allah, eğer insanı yaratmışsa, gelip geçici isteklerine direnecek derecede metin olarak yaratmamış olduğu için, yarattığını cezalandırmaz. Zayıflıkları suç saymak, zorba yönetimlerin en zalim olanıdır.
Bir inançsız, çok haklı olarak, "Tanrı sevdiklerine böyle davranıyorsa, beni hatırına getirmemesini kendisinden rica ederim" diyordu.
"Hakkında yalnızca kekelediğiniz ve söylediklerinizin tümü birbirini yalanlayan bir Allah'ın nüfuz edilemeyen ve anlaşılamayan yollarından artık söz etmeyiniz." Baron d'Holbach
Reklam
Korkacak hiçbir şeyi olmamaktan korktuğu kadar, hiçbir şeyden korkmaz. İnsanlar hayal hastalarıdır.
Bu tuhaf ülkede ışık, karanlıktır; sağduyu, deliliğe dönüşür. Bu bilime, te­oloji denir ve bu teoloji, insan aklına sürekli bir hakarettir.
İnsanlara, tanrılar öyle istediği için değil, insanların sevgilisi olmak için, adil, iyi­liksever, anlayışlı, geçimli olmalarını söyleyelim. Ahirette cezaya uğrayacakları için değil, sonucuna bu dünyada katlanacakları için kötülükten ve cinayetten çekinmelerini söyleyelim.
Gerçek ahlak ilkelerini görmek ve seçmek için insanlar ne te­olojiye, ne vahye, ne tanrılara muhtaçtır. İhtiyaçları yalnız ve yalnız sağduyudur.
Reklam
Çok zamandan beri, kavimlerin öğretmenleri gözlerini semaya diktiler. Artık bakışlarını yeryüzüne indirsinler.
Yeryüzünün her yerinde sarhoş bağnazların birbirlerini boğazladıkları , diri diri yaktıkları, hiçbir üzüntü ve acıma duymaksızın, görev adına, en büyük cinayetleri işledikleri, insan kanını sel gibi akıttıkları bin kez görülmüştür. Niçin? Birkaç meczubun küstah zanların vb. sonuna kadar ko­rumak ve yaymak için; ya da birkaç madrabazın oyunlarını, yalnız ha­yallerinde var olan, ancak yeryüzünde yapmış olduğu yıkımlar, çekişmeler, deliliklerle kendini tanıtan bir zatın hesabına geçirmek için. "Yani kendi arzu ve hilelerini, Allah'ın işleri ve eylemleri olarak halka sürmek için."
Montaigne şöyle der: "Bazıları inanmadıkları şeylere inandıklarına, halkı inandırırlar; sayıları daha çok olan bazıları da, inanmanın içeriğine nüfuz etmeyi bilmediklerinden inanmadıkları şeye kendi kendilerini inandırırlar, yani nefislerini aldatırlar." Sözün kısası, dini görüşler hakkında sağduyusuna danışan herkes ve bu inceleme ve araştırmada halk arasında dikkate değer varsayılan şeylere özenle eğilen herkes, kolayca görür ki, bu görüşlerin hiçbir sağlam temeli yoktur, her din temelsiz bir binadır; teoloji, tabiat bil­gisi nedenlerinin sistemleştirilmiş cehaletinden ve kocaman bir ham hayal ve çelişkiler yumağından başka bir şey değildir.
Allah'ın kayyum olduğunu, yani asla değişmez, hep bir halde olduğunu öne sürüyorsunuz! Ancak, onun ülkesi saydığınız bu dünyadaki sürekli kararsızlığı kim oluşturuyor!
Batıl inançlardan ayrı olarak, tanrısal lütfun insan türü ve duygulu bütün varlıklar hakkında bu kuşkulu, bu karışık durumu incelemeye alınırsa görülür ki, merhametli ve özen gösteren bir anaya benzemekten çok uzak olarak, bu "tanrısallık", daha çok o ahlaksız analara benzer.
1.500 öğeden 16 ile 30 arasındakiler gösteriliyor.