Binlerce verst öteden bir mektup gelir denizciye.
Karısı evlerinde mutlu olduğunu yazmıştır tepelerin ötesinde.
İşte o mektuptur
akşamüstleri kızlarla
tercümesi imkânsız limanlarda geçmiş aylar denizi içinden denizciyi avutan
bu sonu gelmez seferler bir gün bitecek diye.
.
Bir kolye dökülür göğüslerine Gider gelir bir uçtan öbürüne- sürekli bir sıla değil midir bu gidiş gelişin aksine?
- sonsuzun mis kokusu.
Uyku kadar eski,
Ölü, diri herkesin bildiği koku.
.
Ya Nur,
Uyku ilk evimizdir, çatısız, duvarsız, yataksız. Diğerleri sonradan gelir, uykunun verdiği ilhamla. Bu gece, doğum gü-nümden sonraki gece, seni ilk evimize alıyorum sevgilim. O devasa kapının altından atıyorum, beni içinde bulacaksın.
.
Son
İnsanın üzerinden uçan ya da fundalıkta kaybolan bir kuşu tanıdığında duyduğu tatmin ne tuhaftır değil mi? Garip, anlık bir yakınlık içerir, sanki o tanıma anında kuşa hitap eder insan - sayısız başka olayın uğultusu ve karmaşasına rağmen- o kuşa kendine özgü lakabıyla hitap
eder.
Neoliberalizm dogması klasik siyaseti kadük kıldı. Milletvekilleri güçsüzleşti; tek yapabildikleri konuşmak. Medya da aynı boş, anlamsız dili benimsedi.