ancak ölüm cezasından kurtulmuş birisi zamanı bir armağan gibi düşünebilir. ve pascal'ın ünlü savı -tanrı var olmayabilir, biz kaybolmuş olabiliriz, ama o'nun var olduğunu var sayarsak...- bu ölüm cezasına mahkûm edilip sonra da kurtulmayı umma aldatmacasıdır.
nicelik ölçülerinin modem çağı, cebir ve sonsuz serilerle başlar. ardından insanın elinde olanı değil de, elinde olmayanı saymaya başlayışı gelir. o zaman her şey bir kayba dönüşür.
yaşamın kısa oluşu acıklı bir olaydı.
zaman ölümün elçisi ve yaşamın öğelerinden biriydi. Buna karşın "zamansız" olan -ölümün yok edemediği- zamandan ayrı bir şeydi. bütün çevrimsel zaman görüşleri şu iki öğeyi asla birbirinden ayırmamıştır: dönen tekerlek ve tekerleğin üstünde döndüğü yer.
gövde sürekli yaşlanır, ölüme hazırlanır. bu noktada hiçbir zaman kuramı erteleme öneremez. ölüm ve zaman daima bir yardımlaşma içindedir. zaman yavaştan alırken, ölüm çarçabuk bitirir işini. daha önceleri ölüm, yaşamın ayrılmaz bir parçası, hiçlik'ten varolma'nın ön şartı olarak düşünülürdü; biri olmadan öbürünün olması olanaksızdı. bunun sonucu olarak da, ölüm yok edemeyeceği ya da geri dönmesi söz konusu olan şeylerle nitelendirilirdi.
dante'ye göre zaman tarihin içeriğidir, tarihle eş zamanlıdır. aksine, tarihin amacı zamanı dağılmadan bir arada tutmaktır. ve böylece aynı zaman peşinde ve içinde olanlar birbirlerinin kardeşi ve yoldaşı olurlar." (osip mandelştam)