Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
Başka eğlencelerde, kediler tüyleri yolunmak üzere elden ele gezdiriliyordu. Almanya'da benzer şenliklerde ezi­yet edilen kedilerin feryatları Katzenmusik diye adlandı­rılıyordu.
Zalimsinsan
Kedi düşmanlığı yeni bir şey değildir. Erken Modern Dönem (Yeni Çağ) Fransası'nda bu düşmanlık, popüler bir ayine esin vermişti. Kediler uzun bir süredir şeytanla ve ca­dılıkla ilişkilendiriliyordu. Dinsel festivaller sıklıkla, şenlik ateşinde bir kedinin yakılması ya da çatıdan aşağıya bir kedinin atılmasıyla sonlanıyordu. Bazen, insan yaratıcılığını da gözler önüne sererek, kediler bir ateşin üzerine asılıp canlı canlı kızartılıyordu. Paris'te, yüksek bir direğe asılan bir sepet, varil ya da çuval dolusu canlı kediyi yakma ade­ti yaygındı. Evler inşa edilirken döşeme tahtalarının altına kediler canlı canlı gömülüyordu; orada yaşayacaklara şans getireceğine inanılan bir uygulamaydı bu.
Reklam
Gel de Sevme
Kedilerin lider kabul etmemeleri, insanlara itaat etmeme­lerinin de sebeplerinden biri olabilir. Birçoğu, bugün birlikte yaşamakta oldukları insanlara ne itaat ederler ne de üstün varlıklar olarak algılayıp saygı duyarlar. Bize bel bağlamış­ken bile, bizden bağımsız kalmayı sürdürürler. Şayet bize sevgi gösterirlerse, bu çıkar uğruna sahte bir sevgi gösterisi olmaz. Dostluğumuzdan hoşlanmazlarsa, bırakır giderler; kalıyorlarsa bu bizimle olmayı istediklerindendir. Birçoğu­muzun onları baş tacı etmesinin bir sebebi de budur.
En radikal Pyrrhoncudan da daha kuşkucu olan Monta­igne, felsefe yapmanın herhangi bir şeklinin insanın huzur­suzluğunu dindirebileceğine inanmıyordu. Ona göre, felsefe en çok, insanları felsefenin olumsuz etkilerinden kurtarma konusunda işe yarardı. Ludwig Wittgenstein (l889-195l) gibi o da gündelik dilin eski metafizik sistemlerin tortularıy­la dolu olduğunu fark etmişti. Bu kalıntıları açığa çıkarıp, onların anlattığı gerçekliklerin aslında birer kurgudan ibaret olduğunu fark edersek, daha esnek şekilde düşünebilirdik. Felsefeye karşı ufak dozlarda alacağımız bu türden bir ho­meopatik ilaç -bir anti-felsefe de denebilir-, bizi diğer hay­vanlara yaklaştırabilirdi. İşte o zaman, filozofların bizden değersiz sayarak görmezden geldikleri bu canlılardan bir şeyler öğrenmeye başlayabilirdik.
Şimdilerde -belki düzensiz- “Atarax tablet” alınıyor gibi
Antik Avrupa dünyasındaki belli başlı üç felsefe okulu­nun -Stoacılık, Epikurosçuluk ve Kuşkuculuk- üçü de bir dinginlik halini hedefliyordu. Yani felsefe, düzenli olarak alınması halinde ataraxia'ya ulaştıracak olan bir yatıştırı­cıydı. Felsefe yapmanın amacı iç huzuruydu.
Fakat şayet akıl bunca acizse, dinin gizemlerini kabul etmemek için sebep var mıydı?
Reklam
"İnsanın başında bir bela vardır: Bir şeyler bildiğini sanması."
Antik Yunan kuşkuculuğu Avrupa'da on beşinci yüzyıl­ da yeniden keşfedildi.
Kedilere ve felsefenin sınırlarına dair daha yüksek bir kavra­yışı ise, "Ben kedimle oynarken, benim onunla değil de onun benimle vakit geçirmediğini nereden bileyim?" diye yazan Michel de Montaigne ( ı 5 3 3 - ı 5 9 2) sergiliyordu.
Felsefenin nafile yere dindirmeye çabaladığı bitmez tükenmez huzursuzluğun kaynağı, insanın özbilincidir.
1.000 öğeden 11 ile 20 arasındakiler gösteriliyor.