İşte kader hep böyle davranır bizlere, hemen arkamızdadır, omzumuza dokunmak için elini çoktan ileri doğru uzatmıştır, bizlerse hâlâ, Geçti gitti, gösteri bitti, yine aynı hikaye, diye homurdanıp dururuz.
İşte şeriat ve kader açısından sınama mahalli burasıdır. Akıl ve iman davetçisi her an "Haydi kurtuluşa!" diye seslenip durur. Gece yolculuk yapanlar sabah olunca hamdederler. Takva ehli olan kul da ölüm anında hamdeder; öyleki, muhabbet gecesinin karanlığı artsa ve şehvetin, iradenin sultanı hükmetse bile "Ey nefsim, sabırlı ol! Bu bir anlıktır sadece. Sonra geçip gidecek ve bütün bu karanlıklar ortadan kalkacak." der.
İşte kader hep böyle davranır bizlere, hemen arkamızdadır, omuzumuza dokunmak için elini çoktan ileri uzatmıştır, bizlerse hâlâ, geçti gitti, gösteri bitti, yine aynı hikaye, diye homurdanıp duruyoruz.
Kader deyince sadece doğum ve ölüm gelmemeli insanın aklına. O arada yaşanan bir hayat var. O hayatın bir rengi,bir tadı var.İşte bizim değiştirmemiz gerekenler bunlar.
"İnsanları öldüren kader, onları görebilmemiz ve gözlerimizi bu cesetlerle doldurabilmemiz için bizi de sorumlu kılıyor. Korku, alışılagelmiş korku, kaçış değil. İnsan, gerçeği kavradığı için utanıyor — işte gerçek önümüzde: Her ceset sen, ben ya da biz olabiliriz. Arada hiç fark yok. Eğer yaşıyorsak, bunu bir başkasının kirletilmiş cesedine borçluyuz. Bu nedenle her savaş bir iç savaştır. Her şehit, yaşayan canlıya benzer ve ondan ölümünün hesabını sorar."
Müslüman olan Türkiye’de cumhurbaşkanı olan bir politikacı, toplumu etkilemek için elindeki Kuran-ı Kerim’i havaya kaldırarak , Kader’den söz etmiş ve gökyüzünü işaret ederek , “Bizim üstümüzde yüce bir kader vardır ve biz o kaderden geliyoruz “ diyerek uygulamakta olduğu politika ile semavi Tanrı arasında bir bağlantı kurmuş , Tanrı’yı tıpkı ilk ve ortaçağın peygamberleri gibi ihtirasları ve ekonomik çıkarları için bir araç olarak kullanmıştır ..