Sual: Allah Şeytan'a irade kudreti verdi, Şeytan Allah'ın verdiği bu kudreti kötüye kullanarak Allah'a isyan etti. Şimdi Şeytan "kadir" sayılır mı? Cevap: Eğer Şeytan mecazen dahi "kâdir" olsaydı, nefsine kadir olur Allah'a isyan etmezdi. Şeytan bencilliğine kâdir olamadığı için asi oldu. Eğer kendisine emanet edilen nisbi kudretin şehvetine kapılmak yerine, onu kontrolü altına alsaydı, işte asıl o zaman "kâdir" olacaktı. Nemrut ve Firavun da öyle idi. Onlar da kendilerine emanet edilen kudretle şımardılar. İktidarın muktediri olamadılar. Aksine iktidarın şehvetine kapılıp, gücün kontrolüne girdiler. Kontrolsüz güç zaaf idi. Onlar da kendilerine dönen güçlerinin altında ezilip gittiler.
Kısaca İnce Memed
"Ne yapalım kader böyle imiş. Hatçeyi de öldürdüm, anamı da... Ben de dağlara düştüm. Köylüyü de, işte böyle perperişan koydum. Zulüm altında inleyip duruyorlar. Benden önce herkes kendi halinde yaşayıp gidiyordu. Ben olmaz olayım. Ben batayım."
Sayfa 192 - Toros YayınlarıKitabı okuyor
Reklam
Kader bir mevsime bağlı mı Bir yan beyaz bir yan yeşil İşte ortasında sapsarı bir ömür
Bir hikayenin nerede bittiğini bilmek önemlidir. İnsanlar işte bu­nu bilemezler; hikayenin nerede bittiğini. Çoğu zaman bilemez­ler... Bütün yıkımların, mutsuzlukların, üzüntülerin esrarı burada­dır. İnsanların hayatlarını hikayeler yönetir aslında. Onlar, kendi­leri ya da kaderleri yönetir zannederler. Kader denilen şey, inan­dığımız hikayelerin şaşmaz seyridir yalnızca. Duydukları, dinle­dikleri, gördükleri, okudukları, inandıkları hikayelerin şaşmaz seyri... Hayatlarını hikayelere benzetmeye çalıştıkları için mutsuz olurlar. Hikayelere inanırlar çünkü. Hikayeleri hayatın kendisi zannederler. Bütün hayatımız hikayelerle kuşatılmışken, inanma­yıp da ne yapsın zavallıcıklar? Bütün kutsal kitaplar bile hikaye­lerle doludur. Tanrı yeryüzüne hikaye biçiminde görünmüştür."
HAŞHAŞİLERİN ASLI
İşte bilinmeyenleriyle Haşhaşi örgütü: Haşhaşîler denildiğinde, akla Hasan Sabbah, onun meşhur Alamut Kalesi, bir de uyuşturduğu fedaîlerini sahte cennete sokup, kadınlarla her türlü zevki yaşattıktan sonra çıkarıp, onlara o cennete tekrar kavuşmaları için görev vermesi, fedaîlerin de “gerçek zannettiği” bu “sahte cennete” tekrar kavuşabilmek için
"Hayat, siz planlar yaparken başınıza gelenlerdir."
Hafta sonu için ne planlar yapmıştım. Gelen acil bir telefon ile yollara düştüm. Hayat böyle işte kul yazar kader güler.
Reklam
işte kader hep böyle davranır bizlere, hemen arkamızdadır, omzumuza dokunmak için elini çoktan uzatmıştır, bizlerse hala, geçti gitti, gösteri bitti, yine aynı hikaye, diye homurdanıp dururuz.
"Düğünlerine kadar kader arkadaşlarımız, sanki bir parça bizimdi. O parçayı vermek gibi geliyordu bize o düğünlerde olmak: 'Al bakalım damat bey, sana anılarla bir güzel inşa edilmiş sağlam bir bina teslim ediyorum. Bahçesinde en nadide çiçekler. Belki hiç bilmeyeceğin sırları olacak o bahçenin ama sen yine de gözün gibi bak. Zorla açmaya kalkma kilitli duran hiçbir kapıyı. Kendiliğinden sana açılacaktır o kapılar. Toz tutmasına izin verme pencerelerinin. Duvarlarını örümcek ağları kaplamasın. İşin zor kısma sana düşüyor. Sen koruyacaksın bu binayı güneşten, yağmurdan ve örümcek tutacak her türlü karanlıktan. Yüzünde gülümseme var ya işte o hiç eksik olmasın. O gülümseme güven veriyor şimdi bana. Al, bir parçamı veriyorum sana."
“İn­san­la­rı öl­dü­ren ka­der, on­la­rı gö­re­bil­me­miz ve göz­le­ri­mi­zi bu ce­set­ler­le dol­du­ra­bil­me­miz için bi­zi de so­rum­lu kı­lı­yor. Kor­ku, alı­şı­lagel­miş kor­ku, ka­çış de­ğil. İn­san, ger­çe­ği kav­ra­dı­ğı için uta­nı­yor – iş­te ger­çek önü­müz­de: Her ce­set sen, ben ya da biz ola­bi­li­riz. Ara­da hiç fark yok. Eğer ya­şı­yor­sak, bu­nu bir baş­ka­sı­nın kir­le­til­miş ce­se­di­ne borç­lu­yuz. Bu ne­den­le her sa­vaş bir iç sa­vaş­tır. Her şe­hit, ya­şa­yan can­lı­ya ben­zer ve on­dan ölü­mü­nün he­sa­bı­nı so­rar.”
İnsana yeni bir hayat anlamı getirme ödevi ile karşı karşıya kalmıştır Batı. Yani, hal diliyle insanlık Batıya bunu söylemektedir ve: “Dünyaya hâkim olmak istedin. Pekâlâ, işte oldun. O halde, kader senden, hepimizin asgari mutluluğu veya hiç olmazsa hayatın yaşanmaya değer olduğunu kabul edebilmemiz için yeni bir inanç, varoluş, yorum ve anlamı istemektedir. Bu sorumluluğa hevesli olan sendin. Bunu sen kendin yüklendin. Şimdi cevap ver bakalım” demektedir.
Reklam
Bazen Dayanamıyorsun..
Verdiğin emeklerin boşa gitmesi koyuyor adam olana.. Her şeyi içine atmaktan yavaş yavaş tükendiğini hissediyorsun.. Seni çok iyi anlıyorum diyen herkesin, seni anlamadığını görüyorsun.. Yıkılıyorsun.. En yakınından dahi uzaklaşmak istiyosun.. Kullandığın alkolerin ve maddelerin bile seni artık sarhoş etmediğini görüyosun.. Onlarıda boşveriyosun.. Yapabildiğin en iyi şeyin, kalemini tekrar alıp yazmak olduğunu görüyorsun.. Yazıyorsun, yazıyorsun, yazıyorsun.. Yazdıkça dertlerinin çoğaldığını fakat içini döktüğün içinde rahatladığını görüyosun.. Herkesten saklasan da, gizlesen de tükeniyorsun.. Hani o dışarıya verdiğin mutluyum imajı varya, içini yiyip bitiriyor aslında.. O kadar çok yenilgiye uğradın ki sevmede, değer vermede, bir yanın hep kimseye güvenme diyor.. Kader le girdiğin aşk savaşında yenilmeye başladığın zaman, asıl acıları tatmaya da başlıyorsun.. İşte o anlar kalbinin, aklını yendiği anlar oluyor.. Mantıklı düşünemiyosun.. Değer vermekte bir sorun yokta, aynı önemi, ilgiyi, sevgiyi, değeri göremeyince başlıyor asıl sorun.. Asıl canını yakan yitirdiklerin var, kaybettiklerin.. Dönülmez yolda bıraktıkların, geri dönmeyeceğini ezberlediklerin.. Hani her şeyde derler ya ''Hayat Devam Ediyor'' aynen öyle.. Ne giden geri geliyor, ne kalanlar değerini biliyor, ne yerin, nede kıymetin değişiyor.. Sen sadece günden güne eriyorsun, tükeniyorsun, hissizleşiyosun.. Ama Gerçektende Bir Gün Aklım Bu Savaştan Üstün Çıkarsa, İşte O Zaman Boş Yere Değer Verdiğim ve Sevdiğim İnsanlar, Tam Anlamıyla Soğukluğu Tadacaklar..!
232 syf.
·
Not rated
·
Read in 8 days
Bazı kitaplar için inceleme yazısı yazmak ve fikir belirtmek çok zor. İyi bir şekilde başlayan bir aşk hikâyesinin sonunu insan böyle düşünemiyor. Ama kader! Ama yazgı! Ama alın yazısı işte. Berrak Koyuncu kitaba nasıl bir eve doğduğunu anlatarak başlıyor. Ailesi, nasıl bir evde büyüdüğü ve nasıl bir çocukluk geçirdiği vs. Takvimler 2012 yılı Gezi Parkı Eylemleri sırasında tanıştığı eşini anlatıyor bizlere. Geç bulduğu fakat çabuk kaybettiği güzel gözlü sevgilisini. İkisi de çocuk istedikleri için bir an önce evleniyorlar, hakikaten de bir varmış bir yokmuş ile başlayan masalları Berrak Hanım'a göre "Bir Varmış Hep Varmış!" a evriliyor. Günleri ve hatta yılları biraz ileri sardığımızda çiftimizin Maya adını verdikleri güzel kızları doğuyor. İnstagram postlarına eklenen yazılar öylesine yürek sızlatıcı ki! İnsan bunun yanında benim yaşadığım aşk acısı mı şimdi ? diye sorarken buluyor kendini. 22 Nisan 2020 gecesi Kızımızı uyutayım arayacağım seni deyip cevapsız kalan aramaları ve cevapsız kalan mesajları da genç kadına artık Cem'siz kaldığının can yakan habercisi ne yazık ki. Sonrasında yas dönemi, çaresizlik, kabullenememe, ağlama krizleri, bir yandan ufacık çocuğa olan annelik görevi derken uzun bir yol oluyor Berrak Hanım için. Eşine "Bodrum'a gitme " dediği ve korkunç kazayla son bulan bir yaşam değil sadece. Babalar Gününü onsuz karşılamak, Beraber kurulan hayalleri hep bir eksikle gerçeğe dönüştürmek, tüm bunları düşününce okurken düğüm oluyor boğazda.
Bir Varmış Hep Varmış
Bir Varmış Hep VarmışBerrak Koyuncu Demirci · Doğan Novus · 20241 okunma
İnsan öyle bir şey yaşar ki kalbini bırak, ruhu paramparça olur. Ağlayamaz da kahrolur. Güçlü dahi gözükemez, işte bu yorgunluğun tarifi yoktur
1,500 öğeden 1 ile 15 arasındakiler gösteriliyor.