Uzun zamandır bir inceleme kalem almaya da niyetlenmemiştim, uzun zamandır hiç bu kadar duygusal ağırlığı olan bir eserin kapağını da aralamamıştım. Bu "uzun zamanları" bu kitapla kırmaya karar verdim.
Her bir öykü, her bir sayfa, her bir satır ne kadar da ağırdı; katledilen, dövülen, gülümsemesi soldurulan, gözünden yaş boğazından çığlığı eksik olmayan kadınların ve çocukların yaşamı kadar. Soluk alamadım bazı yerlerde; bazı sayfalarda ise her şeye baştan başlayıp, ait olmadığı her parçasını, onun seçtiği değil ona sunulan, onu sevdiği değil ona sevmesi için seçilen hayatı geride bırakabilen güçlü kadınları gördükçe gözlerim gururla ve mutlulukla doldu.
İçerisinde uzunluğu kısa anlamı her şeyden ağır ve büyük öyküler barındırıyor. Her bir öykü her bir kadın veya çocuğun duyulmayan sesi oluyor. Canan Tan'ın eserlerini daha önceden sadece "Sızı" kitabı ile tatma fırsatım olmuştu. Bu gerçekten bambaşkaydı.
"Ağzı süt kokan bebekler kadar masum, o masum bebekleri fütursuzca katledecek kadar acımasız... Her ikisine de 'insan' demek ne yaman çelişki! "
Hakikaten insan neydi?