Hambre del alma, acıkmış bir ruh halinde olmak, merhametsizce aç bırakılmaktır. O zaman bir kadın kendisini tekrar canlı hissettirecek herhangi bir şeyin açlığıyla yanar. Tutsak düşen bir kadının aklı başında değildir ve iyi olsun olmasın, özgün hâzineye benzer gibi görünen her şeyi kabul eder. Kendi gerçek ruhsal-hayatı için açlık çeken bir kadm, dışarıdan “derli toplu” görünebilir, ama içeride düzinelerce yalvarıp yakaran el ve boş ağızla doludur. Bu durumda, koşullarına ya da etkisine bakmadan, her besini yer, çünkü geçmiş kayıplarını telafi etmeye çalışmaktadır. Bu korkunç bir durum olmakla birlikte, vahşi Benlik hiç durmaksızın bizi kurtarmayı dener. Biz koşullarımızın farkına varana ve hâzineyi geri almak için adımlar atana kadar fısıldar, inler, seslenir, gece düşlerimizde etsiz cesetlerimizi sürükler.
Ayrıntı Yayınları
Gaslighting. Türkiye Cumhuriyeti 100'üncü kuruluş yıldönümünü kutlamaya hazırlanırken, dünyada yılın kelimesiydi. ABD'nin en köklü sözlük yayıncısı Merriam-Webster tarafından belirlenmişti. Çünkü, dilbilim dünyasının en saygın adresi kabul edilen Merriam-Webster'ın internet sitesinde, dünya çapında en çok aranan, anlamı en çok merak
Reklam
“Kadın aklı" dedikleri şeyle nasıl baş edeceğini hiçbir zaman öğreneme­mişti.
Sayfa 52 - Metis Kitap
Kadın ne gitmek için sever, ne de sebepsiz gider. Bir kadın gidiyorsa, birden çok nedeni vardır. İçindeki çocukla ilgilenilmemesi, bir kadının gitmesi için yeterli sebeplerden birisidir. Kadın gider, sevmediğinden değil, değmediginden. Belki giderken kalbini yanına almaz ama aklı yanındadır. Özler ama özledim diyemez. Çünkü özlemini yanında olan aklı ve mantığı bastırır. Kendisine yalan söylenildigini hissettiği an gider. Seviyor diye gidemez sanmayın gider. Bu da yetmiyor gibi bazıları gider, saçlarını keser.. ve bir kadın giderken, arkadan Sezen Aksu: "Ben senin hayatından gittim oğlum. Hadi yerime koy birini koyabilirsen" der.. En önemlisi bir kadın giderse, arkasında bıraktığı her şey anlamını kaybeder..
bazı farkındalıklar..
Delicesine sevdiği bu adamın nasıl olur da bu kadar duygusuz ve acımasız hâle geldiğini bir türlü aklı almıyordu.
Yabancı memleketlerden her türlü yardımlar gören, sınır dışından gelen propagandalarla zehirlenen Hıristiyan azınlıklar aynı vatan içindeki Türkleri ve Osmanlı Hükümeti'ni küçümsüyorlar ve tahkir ediyorlardı. Kapitülasyonlara dayanan yabancılar ise aklı başında her Türk'ün dayanamayacağı derecede şımarık idiler. Hiç unutmam, Harp Okulu'nda öğrenci iken, bir cuma günü Galata rıhtımında dolaşa­rak Tophane'ye doğru gidiyordum. Rıhtıma yanaşmış olan büyük bir sey­yah vapuru kalkmak üzereydi. Birçok seyyahlar ellerinde paketlerle vapura dönmekte idiler. Vapurun kıç güvertesinde çoğu kadın bir grup halka ol­muş, ortalarında yaşlıca bir adam çarşıdan aldığı kalıpsız ve kıpkırmızı bir fesi kulaklarına kadar geçirmiş, çırpınarak ve horoz gibi öterek kadınları güldürüyordu. Fes o zaman bizim milli serpuşumuz idi. Bu serpuşu, Türk vatanında bir alay vasıtası yapmak terbiyesizlik idi.
Reklam
1,000 öğeden 1 ile 10 arasındakiler gösteriliyor.