Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
Alışveriş
Keşfet
Kitaplar
Yazarlar
Okurlar
1000Kitap Android UygulamasıÜCRETSİZ – Google Play'den indirin
1000Kitap iOS UygulamasıÜCRETSİZ – App Store'dan alın
ŞartlarGizlilikTopluluk KurallarıHakkımızdaReklam VerinİletişimKütüphanecilerDizinlerÇerez Politikası
©2024 · 1000Kitap Web Uygulaması · 2.37.31
Kendi ayakları üzerinde durmuş, dünya tarihi içerisinde başarılarıyla damgalarını vurmuş pek çok kadının hem yaşam hem de başarı hikayelerinin anlatıldığı küçük büyük herkese örnek oluşturan bir eser. Çizimleriyle de okumayı son derece eğlenceli kılan kitapta verilen mesajlar, yazılan mottolar etkileyiciydi. Sürekli mücadele vermek zorunda bırakıldığımız bu dünyada özellikle kız çocuklarına okutacaksak hayatımızın bizi kurtaran bir prensle değil kendi kuşandığımız kılıçlarla da olabileceğini anlatan bu masalımsı hayat hikayelerini okutmalıyız. Üç kitaptan oluşan bu seriyi okumanızı tavsiye ederim. Bu hayatla baş etmeye çalışan, zaman zaman tökezlese de her zaman ayağa kalkan, gücünü kendi içinden alan tüm kadınların, hepimizin 8 Mart Dünya Kadınlar Günü kutlu olsun.
“Anneme ‘Aşk tam olarak nasıl bir duygu?’diye sormuştum. Bunu sorduğum anda annem televizyonu kapatmıştı. Ellerimi ellerinin içine alıp şöyle demişti: ‘Kolluklarını çıkardığımız günü hatırlıyor musun?’
‘Evet.’
‘O gün ne olmuştu?’
‘Yüzmüştüm.’
‘Doğru. İnsan bir kere yüzmeyi öğrenince bir daha unutmaz değil mi?’
‘Unutmaz anne.’
‘Peki... Geçen yaz ne oldu hatırlıyor musun?’
‘Ne oldu?’
‘Ayağına kramp girdiği için az kalsın boğuluyordun. Yüzme bilmene rağmen.’”
Herkese merhaba
Kadınlar günümüz kutlu olsun
Bugün, günün anlamına uygun güzel bir kadın hikayesiyle geldim.
Kitap, annesi Behice'nin ölümünden sonra onun hıdrellezde gül ağacı altına gömdüğü dilek listesini gerçekleştirmek için yola çıkan Ayşe Püren’in hikayesini anlatıyor. Bu süreçte, Ayşe Püren annesinin altı dileğini gerçekleştirmek için çaba sarf ederken, yaşadığı içsel savaşların yanında babası, ağabeyi ve sevgilisinden kazıklar yiyecek ve yine tek tutunduğu dal kendisi olacaktır.
Acaba ben annemle ilgili neler bilmiyorum, onun gençlik hayalleri, pişmanlıkları ne diye düşünüyorum kaç gündür. Annelerimiz, anne olmadan önce neler yaşadı kaçımız biliyoruz ki
‘Bizim Zamanımız’ kitabını çok severek okuduğum yazarın bu kitabı da çok güzeldi.Ne yazsa okurum yazarlarıma biri daha eklenmiş oldu. Çok da güzel oldu.
Keyifli okumalar
"Mimozanın uçucu çiçekleri ve kırıcı dalları kadınları anlatır. Üflediğinde çiçeklerin yapraklarının nasıl uçuştuğunu anlayamazsın, çok kırılgan görünürler ama dalından koparmaya çalıştığında öyle bir direnir ki, söküp alamazsın, onun için mimozalar kadını simgeler. Her kadın mimozadır."
Merhaba, bugün sizlere 24 Kadın 24 Öykü kitabının yorumu ile geldim Bu güzel güne yakışır bir eser bırakmak istedim sizlere
Kadın, tarif edilemez bir varlık.. Anne, eş, dost dahası.. Ama ne yazık ki bu değeri göremiyoruz yaşadığımız sürece
Eserimizde kadının gücünü, sadece kendi için yaşaması gerektiği, kimseye aslında ihtiyacı olmadığını gösteren çok güzel hikayeler yer almış Havva, Fatma, Fikret, Nermin, Lale birçoğu ve dişi canlılarında bir kadın olduğunu da bizlere aktarmış( Köpeğin ölen yavruları, kedinin özgürlüğü)
Her birinin hayatına, yaşadıkları duygulara konuk oluyoruz ki iyi ki de oluyoruz Kimisi asker yolu bekler, kimisi aldatılan olmuştur, kimisi de insanları sevmeyi ama en çok da kendini sevmeyi öğrenecektir. Hepsi beni etkiledi ama Fikret, son çocuk olarak dünyaya gelen, erkek olarak bekledikleri çocuk.. Ailesine, kendini kabul ettirmek zorunda kalmış ama artık buna ihtiyacı yoktur Şimdi onlar düşünsün sensizliği
Daima ayakta, sadece kendine yaslanabilen kadınların çoğalması dileğiyle
8 MART DÜNYA KADINLAR GÜNÜ KUTLU OLSUN
296 syf.
·
Puan vermedi
İngilizcedeki "misogyny" terimi Yunancadaki kadın (gyne) ve nefret etmek (misein) kelimelerinden türetilen Mizojini kavramı; kadına duyulan soğukluk, antipati, abartılı düşmanlık olarak tanımlanır. İrlandalı Yazar Jack Holland tarafından yazılmış binlerce yıldır süren nefreti ele aldığı muazzam bir sosyoloji kitabı. Düşünün ki; demokrasi kavramının ortaya çıktığı ve demokrasinin ilk kez uygulandığı yer olarak bilinen Antik Yunan'a değin uzanan tarih boyunca tüm öğretilerin, dinlerin ve ideolojilerin en büyük korkuları düşünen, okuyan, boyun eğmeyen kadınlar olmuş. Kitapta kadınlara bu nefretin nereden/kimlerden doğduğu, kadınların nasıl bu denli büyük bir tehdit olarak görüldüğü gibi birçok sorulara cevap bulsanız da "neden'le" kurduğunuz hiçbir soruya cevap bulamayabilirsiniz çünkü yok. Peki o zamandan bu zamana ne değişti diye sorarsak günümüzde sadece kılık değiştirerek son sürat devam ettiğini de hepimiz çok iyi biliyoruz. Bu kitap bittiğinde anlayacağımız tek gerçek şu ki kadına duyulan nefretin kaynağı tek bir din, mezhep ya da olgudan ibaret olmadığı olacak. Kitapla ilgili söylenmesi, yazılması gereken çok şey olsa da hiçbiri yeterli olmayacak o yüzden bugünün anlam ve önemine ithafen tüm kadınların okuması gerektiği bir kitap olarak bırakıyorum. Emekçi kadınlar günümüz kutlu olsun.
8 Mart Dünya Kadınlar Günü Kutlu Olsun...
Yapbozda bazı parçaları eksikti. Olmadık yerlere uyuşmayan parçalar koymaya çalışmışım hep. Doluya koyduğumda taşıyor, boşa koyunca o da dolmuyor. Meğerse balığı sınav yapıp ağaca çıkartmaya çalışıyor, çıkamayınca da hayretler içinde şaşırıyormuşum.
Kitabı elime aldığımda milliyetçi bakış açısıyla yazılmış Türk milliyetçiliğini yere göğe sığdıramayan abarttıkça abartan bir kitap bekliyordum. Okudukça şunu gördüm.
Türkiye'de Kuran'ı okumayan sadece anane şeklinde sağa sola tabi olarak Müslüman olduğunu zannedenlerin çoğunun kuran alfabesiyle camilerde ibadet eden Şamanistler olduğunu görmek beni şaşırttı.
Kırk uçurmak, kırkının çıkmasını beklemek, şunu şunu yaparsan çarpılırsın gibi gibi bir sürü şaman adetinin İslamiyet'te yeri varmış gibi üstelik insanları baskı altına alarak bunun yapılması mantıksızlığıyla uğraşmak gerçekten yorucu. Buradan Şamanizm'i eleştirdiğim veya kötülediğim çıkarılmamalı. Sadece ikisinin birbirine karıştırıp baskı şeklinde sunulmasına karşıyım. Yoksa;
Tsin dini (Şamanizm) anaerkil bir din. Kadınlara değer vermenin yanında bir şamanın ne kadar çok kadınsal özellikleri yüksekse o kadar da manevi gücü de yüksek olduğuna inanılırmış. Hatta bundan dolayı şamanlarda erkeğe ilgi duyma gibi eşcinsel yönelimler bile olabiliyormuş. Kadına bu kadar değer veren bir dine kötü demek çarpar adamı :)))
8 Mart Dünya Kadınlar Günü kutlu olsun. Özellikler de Şamanistlerin ;)
Kesinlikle yatırım tavsiyesidir.
Kadınlık Daima Bir Muamma
Merhabalar sevgili kitapsevenherkes ailesi uzun ve acılı bir aranın ardından sizlerle tekrar bir araya gelmenin mutluluğunu yaşıyorum. Günün anısına özel bir paylaşım ile geldim. Dünya emekçi kadınlar gününe özel Adını Halide Edib Adıvar‘ın Heyûlâ eserinde geçen bir sözden alan bu kıymetli kaynak
Tanzimat’tan sonra oluşan siyasal, kültürel
Neden çocukken belki Felsefe Taşı’nı belki de Sırlar Odası’nı okuduğumla bırakmışım, neden gençken bir daha, neden yetişkin olunca bir daha okumamışım? Beğenim, her kitapla katlanarak artıyor. Bayıla bayıla okudum. Çocukluk aşkım (hadi tamam itiraf edeyim, aşklarımdan biri) Cho ile Harry’nin arasında geçenler tatlı tatlı tebessüm etmeme (oooğlum
Harry Potter ve Zümrüdüanka YoldaşlığıJ. K. Rowling (Robert Galbraith) · Yapı Kredi Yayınları · 202026,2bin okunma
spoiler
“hâlâ mı erdem!”
marquis de sade (marki dö sad), her şeyden önce önyargıya karşı savaşın onurlu, tutkulu, yılmaz ve sarsılmaz bir neferiydi. bu niteliğinden hareketle sade, onu okumadan önce önyargılarını bir kenara bırakmayanları, anlattığı öykülerdeki vahşet, derin şehvet duyguları ve sadizm unsurlarıyla egale etmeyi başaracağının
KİTAP TAVSİYEM
"HARİS KADINLAR"
ALINTILAR
İnsan,sabırsızlığından utanıyor...
Eski bir fotoğraf karesi gibi renkleri solmaya yüz tutmuş bir dolu yaşanmışlık...
Zaman,hak edenin başına çorabı kendi örüyormuş..
Pişmanlıklar,hepimizin ruhunun özünde bir yerlerde tetikte bekliyor...
Ah insanoğlu!
İstediği an nasıl da riyakârdı...
Kimse
Tam Kadınlar gününde okunup bitecek kitap... Aslında konusunu ilk okuyunca farklı bir şey hayal edip, sonrasında çok acıda olsa gerçek yaşamlarla örülmüş bir hikaye çıktı karşıma... Bu vesile ile tüm emekçi kadınlarımızın günü kutlu olsun.
Kitap tam olarak bizi anlatıyor aslında. Bu ülkede yaşanan sorunların aynısını Güney Kore’den dinliyoruz. Aynı umutsuzluk, aynı değersizlik ve kadının varolmaya çalışma hikayesi .
Kim Jiyeong ‘un psikolojik bir rahatsızlığı sonrası gittiği doktora anlatımları aslında kitabın konusu. Jiyeong , annesi ve ananesinin hikayesi üstünden kadınların gördüğü baskıyı, sözlü ve fiziksel değersizleştirmeyi ve hatta tacizi , tüm hayatı boyunca , bir erkek kadar değer görememesini anlatıyor. Doğumu, okumaya çalışması, üniversitesi, flörtü, evliliği ve hatta bebeği.. Bir çırpıda okunup bitecek ama bazı bölümlerin üstüne uzun uzun düşünülecek bir kitap..
Kitapta sadece bazen fazla mesaj kaygısı ve bilgi verme isteği seziliyor. Yazar anlattığı her olayın tarih içinde gelişimini de anlatıyor. Ama bazen bu anlatımlar hikayeden uzaklaştırıyor gibi geldi bana...
Kadınların yaşadığı maalesef 2. Ve hatta 3. sınıf muamelenin birde Güney Kore tarafını okumak isterseniz kesinlikle bu kitabı okumalısınız. Zaman zaman kızıp , kadınların tarih içindeki varoluş sancısını görebilirsiniz. Ben kitabı sevdim , gayet akıcı, hikaye sıcak ve fazla fazla bizden...
