O kadınlar hayatlarını mutlu bir biçimde yaşamıştı. Muhtemelen ilgili ebeveynleri tarafından ne yaparlarsa yapsınlar mutluluk sınırlarını aşmamaları öğretilmişti. Fakat bu nedenle hiçbir zaman gerçek mutluluğu bilemeyeceklerdi. Hangisi daha iyi? Kim söyleyebilir? Herkes kendince en iyi biçimde yaşıyor. ‘Onların mutluluğu’ndan kastım bizim, hepimizin gerçekten yalnız olduğumuz bilincinden mümkün olduğunca uzak bir yaşam sürmeleri. Kötü bir şey değil bu. Önlüklerini giymiş, çiçek gibi gülen yüzleri ile yemek yapmayı öğrenip, kendi küçük dertleri ve şaşkınlıkları tarafından yutulmuş bir halde, aşık olup evlenirler. Bence bu harika. Böyle hayata hayır demezdim. Ben o yalnız akşamlarda arkadaşlarımı tekrar tekrar arayıp kimseyi evde bulamayınca derimi kızarıklıklar bastığında, her şeyden tümüyle yorgun düştüğümde hayatımdan nefret ederim: Doğumumdan, yetişmemden, her şeyden. Bütün hepsinden yalnızca üzüntü duyarım.
İnsanlar evlerine dönüyorlardı. İthalatçılar, müteahhitler, ölümü bekleyen Albulhamit paşaları,bakkal çırakları, bahçıvanlar, gündelikçi kadınlar, bankacılar, memurlar, tramvay yolcuları evlerine dönüyorlardı. Sanki kimse havanın yosun koktuğunu düşünemiyor, herkes şu alelade gündelik hayatın içinde hiçbir şey koklamadan yaşıyordu. ........ Karşıda evin ışıkları vardı. Havada o koku vardı. Evin içinde mutfak kokusu, aile kokusu, Perihan'ın terinin kokusu, küçük kızın ter ve bebek kokusu, yemek kokusu vardı. Aklında o dul kadın vardı.
Sayfa 215 - YKY
Reklam
Ve bilmek acı verir!
Yıllar sonra bir gün mutfak ve oturma odasının yerlerini sildikten sonra, ipek bluzunu giydi, uzun eteğini düğmeledi ve iri şapkasını taktı. Kocasının çiftesini ağzının tavanına dayadı ve tetiği çekti. Onun önceden neden yerleri yıkadığını yaşayan her kadın bilir.
İlkel çağlarda sihir ve büyü düşüncesi hakimdi. İnsanoğlu kadının çocuk doğurmasına akıl erdiremiyordu. Bunu gizli bir güç olarak yorumluyordu. Bu nedenle kadından hem korkuluyor, hem de kadına saygı duyuluyordu. Öte yandan İlkçağ'da birçok alanda üretimi kadınlar başlatmıştı; ip, sepet dokuma, ağla balık avlama, toprak kap, ateş yakıp yemeği pişirme, tarak, kaşık, madeni eşyalar, boncuk, besinleri birbirine katarak mutfak kültürünü geliştiren ilk hekimlik ve şifalı otlar gibi buluşlar kadının eseriydi.
Kadınlar, esir alındıkları yeri, korundukları yer sanırlar. Kadınlar için hem siper, hem sığınaktır mutfak ve her zaman sıcak aile yuvasının içimizi ısıtan sembolü anlamına da gelmez; yaşayan ölüler haline gelmiş kimi kadınların morgudur aynı zamanda. Toprağa verilene kadar bekledikleri yerdir. Bilirsiniz, bedenler sonra ölür.
Sayfa 63
Bir gün işten geldiğimde Theresa'yı mutfak masasında öfkeden terlemiş halde buldum. Yeni oluşturulan bir gruptan bazı lezbiyenler onunla femme olduğu için dalga geçmişlerdi. Ona beyninin yıkanmış olduğunu söylemişlerdi. Theresa masaya vurdu. "Bana butchların erkek şovenisti domuzlar olduklarını söylediler!" Erkek şovenizminin ne demek olduğunu biliyordum ama bunun bizimle ne ilgisi olduğunu kavrayamadım. "Onlar bizim bu boklarla ilgilenmediğimizi bilmiyorlar mı?" "Umurlarında değil, tatlım. Bizi dışlayacaklar." "Jan, Grant, Edwin ve ben onların toplantılarından birine gidip kendimizi anlatmayı denesek mi?" Theresa elini kolumun üzerine koydu. "Bu işe yaramayacak, tatlım. Onlar butchlara çok kızgın." "Neden?" Soruyu düşündü. "Zannedersem onlar bir hat çiziyorlar –bütün kadınlar bir tarafta, erkekler öbür tarafta. Kendisini erkek olarak gören kadınlar ise düşman. Ve bana benzeyen kadınlar ise düşmanla yatanlar. Onların ağız tatlarına göre biz fazla kadınsıyız." "Dur bir dakika," Onu susturdum. "Biz çok fazla erkeksiyiz, siz ise çok fazla kadınsı. Ne yapmalıyız? İşaret parmağını metrenin üzerine koyup ortayı denemek mi?"
Sayfa 172Kitabı okudu
Reklam
302 öğeden 21 ile 30 arasındakiler gösteriliyor.