Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
Radyo genellikle insanların günün şarkılarının sözleriyle tanıştığı yerdir. Sözler o kadar dolaysızca bilinçdışımıza girer ki, kendimizi birdenbire bildiğimizin farkında olmadığımız sözleri kullanarak şarkı söylerken bulunca şaşırırız. Bir plağın sözlerini dikkatlice dinlemek ilginç bir deney olabilir; sevgililer arasındaki gizli bir konuşma ya da tartışmaya kulak misafiri olmaya ya da paralel telefondan utanmış ve büyülenmiş bir halde kişisel açıklamaları dinlemeye benzer. Günümüzün pek çok şarkısı bir öykünün parçalarına, bir ilişkideki ani bir patlama anma benzer: Beni terk etme, diye yalvarır şarkı sözleri; hayatım yıkılacak, beni yok edeceksin, kalbimi kıracaksın. Veya öte yanda şunları duyarız: Acı, biliyorum, fakat gitmeliyim. Birbirimizi yeterince yaraladık, ayrılmak zorundayım. Bu şarkı sözlerinin en şaşırtıcı yanı, ısrarlı iletişim tarzlarıdır. Bir bireyle diğeri arasında bir değiş tokuşturlar. Sana olan aşkım bitemez; arzunla yanıyorum; ya da beni gerçekten üzmek mi istiyorsun, beni gerçekten terk edebilir misin? Şarkılar özel bir duygusal durumu ayrıntılandırır ve sözü edilen siz, yalnız sîzmişsiniz gibi size seslenir. Şarkılara yoğun bir kişisel anlam yüklenmesinin yolu budur. Bir ilişkinin filizlenmesini ya da parçalanmasını hatırlatan atmos fere sadece ritim ve tempo katılmaz, şarkı sözleri de tekrar tekrar sınırlı sayıdaki cinsel deneyimlerin üzerine gider. Çekicilik, tatmin, kalp kırıklığı, kıskançlık, yeni ilişki.
Gerçekten de sık sık benin en kişisel yanı olarak tanımlanan ağız, kadınların en mahrem yeri gibi görünüyor. Hazların, yasadışı ve leziz yakınlıkların kaynağı, itiraf organı olan ağız, bu toplumda ka dınları etkileyen erotizm ve yasaklama yapılarıyla tuhaf bir şekilde karışmıştır. Bu, dudak boyası modasının açıklaması olabilir mi? Yüzyıllardır kadınlar oral bölge zevklerinin aceleci bir reklamı olarak dudaklarını boyuyorlar. Angela Carter’ın işaret ettiği gibi, bu reklamın en alışılmış rengi kırmızıdır; kan rengi. Parlak kırmızı ağıza o kadar alıştık ki, tehlikeli paranoya berraklığı dışında, bunu taklit ettiği yara gibi göremiyoruz artık. Ancak bu paranoya durumların da ağız yine kanlı bir kesik, görünür bir yara oluyor. Bu ağız her yere, bardakların, dondurmaların, peçetelerin, havluların üzerine kanıyor*. Bu gürültülü reklam ve kan rengi bileşimiyle mi dudak boyası ağız çevresindeki erotizm ve yasaklamaları pıhtılaştırdı? Çünkü bir kadının ağzındaki kan, bana kanayan başka bir deliği hatırlatıyor. Kadınlar oral iştahlarını, ancak bir yasaklamanın bileşimin artık doğru bir şekilde vajinaya transfer edilmesinin farkına vara rak aynı zamanda mı ilan edebilirler? Ağız ve çevresi açıktır ki, erkekler içinde, kadınlar için de duyusal ve cinsel zevklerin alanı olabilir.
Reklam
Mütevazi bir geçmişi olanlar için fotoğraf, kelime nin tam anlamıyla aileyi kurar. Köyden gelip Battersea’de bir fotoğraf stüdyosunu ziyaret eden erkekler ve kadınlar, kendileri bile fark etmeden gerçek bir hanedana kavuşurlar. Birçoğumuz için tarih, bu ilk fotoğraflarla başlar. Yumurta biçimli portresinde solan korkunç nine, Brighton’a gezmeye giden büyükbaba, palmiye ağacı altında kim olduğu bilinmeyen kişiler, imparatorluğun hizmetindeki mütevazi memurların gurur verici anıları, arabayla ziyarete gelen uzak bir akraba.
Fotoğrafik ideolojiler bizi hem kendimiz hem de öteki olabileceğimize ikna ediyor. Kendimizi ve başkalarının bizi nasıl gördüğünü görebiliyoruz.
Geri127
415 öğeden 406 ile 415 arasındakiler gösteriliyor.