“Zenciler prensesi olacağım.
Hayat işte asıl o zaman başlayacak”
Pippi Uzunçorap
Çiçekli şiirler yazmama kızıyorsunuz bayım
Bilmiyorsunuz. Darmadağın gövdemi
Çiçekli perdelerin arkasında saklıyorum.
Karanlıkta oturuyorum. Işıkları yakmıyorum.
Çalar saat zembereği boşalana kadar çalıyor
Acı veren bir sevişmeyi hatırlıyorum.
Bir bıçağın gereksiz
13 yaşından beri kağıt topluyorum Ankara'da. Niğdeliyim. İlk okula başladığım yıl geldik Ankara'ya. Orta okulu bitirebildim yalnızca; hep taktir alarak geçtim sınıfları. Liseye yazdırmadı babam; sokağa saldı beni çalışıp da işe yaramam için. O gün bugündür sokaklardayım; çizgili, çizgisiz, kareli, beyaz ve rengarenk kağıtlar, kartonlar topluyorum.
Bu eseri incelemeye başlamadan önce beni çok heyecanlandıran bir bilgiyi paylaşmak istiyorum. Evet, ölümünden tam 132 yıl sonra, ölüm yıl dönümüne sayılı günler kala Van Gogh'un gizli bir otoportresi keşfedildi. Bu incelemeyi yazmamdan tam 10 saat önce keşfedilmiş ve ben bu haberi yeni gördüm. Bir okur için bundan daha güzel bir sürpriz
Daha çok sevmek, daha çok gülmek, daha çok düşünmek isterdik.
Daha çok görmek, daha çok anlamak, daha çok güvenmek isterdik.
Şimdi bizden kalanlar bu istekler ve bu kelimeler.
Huzur, rüyalar, uyku ve öpüşler vardı.
İnsanlar, meyvalar, kağıtlar ve kalemler de vardı.
Çünkü hiçbir şey hayat kadar şaşırtıcı olamaz.
Yazı hariç. Evet, tabii, tek teselli yazı hariç.
Ali Çuhadar, Anadolu bozkırından, Çorum'un bir köyünden Hasanoğlan'a öğrenci olarak gelir. Öğretmeni ona basımevinin sobasını yakma görevi verir. Yakıt kömürdür. Ali, köyünde tezek, odun yakar. Kömürü öğretmeni anlatmıştır ama nasıl yakılacağını bilmez.
Acemi çocuk ve yanmayan soba...
Çocuk acemi. Kömürü sobaya doldurur, altından
Milyonlarca insan tarafından okunmuş ve okunmaya devam edecek bu başyapıt için ne söylenebilir ki? Yüzlerce inceleme ve alıntıdan sonra üstelik.
Ben de yazara, yüzünü görmediğim benden 100 yıl önce doğmuş ağabeyime sesleneyim en azından.
FRANZ AĞABEY ,
İnternet yoktu henüz,telgrafın telleri başını döndürmeye yetiyordu.Cep telefonu yoktu ama ev
ayıp değil mi ey gafiller
toplandınız dört ahlaksız
doldurdunuz garipleri bir şatoya
nice günahlara girdiniz
nice terbiyesizlik yaptınız
tövbe kabul etmez rezilliklerle
biz okurların zihnini de kirlettiniz
keşke yazıldıktan iki asır sonra
çıkmasaydı o rulo kağıtlar
Bastil hapishanesinin taşları altında
Gül gibi Marquis'din ey gafil Sade
fantezi peşinde yaktın kendini
SodomMarquis de Sade · Chiviyazıları Yayınevi · 2018506 okunma
Bu kitaba ne diye inceleme yapıyorum ki? Bu kitaba inceleme yapmak bana mı düştü? Ben ne anladımki ne anlatayım? Kitabın adı zaten "Cahil Hoca" olduğundan 'bilmediğimi öğretebilirim' felsefesiyle yazmaya başlıyorum.
Okurken, kitap hakkında söylemek istediğim çok fazla şey vardı. Ancak kitap bittikten sonra bir dinginlik geldi. Ve ne