Çikolatanın Tarihi
"Çikolatanın ilk olarak birkaç bin yıl önce Mayalar tarafından yapıldığı düşünülüyor. Kakao ağacının Mayalar’dan önce o bölgede yaşamış olan Olmekler tarafından da yetiştirildiği tahmin ediliyor. Buna karşın Olmekler’in çikolata yapıp yapmadıkları bilinmiyor. Olmekler, Mayalar ve Aztekler Kuzey Amerika’nın güneyinde ve Orta Amerika’da yaşamış uygarlıklardı. Mayalar da, Aztekler de çikolatayı baharatlı ve acı bir içecek olarak tüketiyordu. Çikolataya baharatların dışında kırmızı biber ve mısır unu kattıkları da biliniyor. Çikolatayı bir kaptan diğerine tekrar tekrar boşaltarak köpürtüyor, sonra da içiyorlardı. Ancak bu içeceği Mayalar sıcak, Aztekler’se soğuk olarak içiyordu.
Tübitak Yayınları - IX. - Suzan Lema Gençer
Kakao
Günümüzde genellikle toz hâlinde tüketilen ve çikolata yapımında kullanılan kakaonun tarihi bundan yüzlerce yıl önce Orta Amerika'da yaşamış olan Olmekler, Mayalar ve Aztekler'e dayanır. Kakao ağacı yetiştiriciliği yapan ilk uygarlığın Ölmekler olduğu düşünülmekte ancak Olmeklerin kakaoyu nasıl tükettikleri kesin olarak bilinmemektedir.
Sayfa 32 - Tübitak, Ocak 2021Kitabı okudu
Reklam
Şeker İmparatorluğu
Ortaçağda şeker Avrupa'da nadir bulunan lüks bir üründü. Ortadoğu'dan fahiş fiyatlara ithal edilir ve genellikle kocakarı ilaçlarında ve bazı yiyeceklerde, sır gibi saklanan bir malzeme olarak kullanılırdı. Amerika'da kurulan şeker çiftliklerinden sonra Avrupa'ya giderek daha fazla şeker ulaşmaya başladı, Avrupa'da şekerin fiyatı düştü ve insanlar şekerli ürünlere karşı büyük bir ilgi gösterdiler. Girişimciler bunu, çok büyük miktarlarda tatlılar üreterek karşıladılar: pastalar, kurabiyeler, çikolata, şekerleme ve kakao, kahve ve çay gibi tatlandırılmış içecekler. Ortalama bir İngilizin şeker tüketimi 17. yüzyılın başında sıfırken 19. yüzyılın başında sekiz kilograma çıkmıştı.
İlk Çikolata Yaklaşık 4000 yıl önce, Honduraslı yerliler kakao çekirdeklerinden bir içecek ürettiler ve bu çikolatanın keşfi demekti. Etimoloji uzmanları çikolata kelimesinin, Aztek dilindeki "xocolatl" kelimesinden geldiğini belirtmektedirler. Kelimenin sonundaki "atl" kısmı "su" veya "içecek" anlamına gelmektedir. " Xocol" kısmı için ise üç farklı açıklama bulunmaktadır; kakao çekirdeklerinden gürültülü bir şekilde havanda dövülmesinden dolayı "gürültü" anlamına geldiğini düşünen etimologların yanı sıra, "acı" ya da "sıcak" anlamında kullanılığı da söylenmektedir. Çikolata soğuk ve acı bir içecek olarak özel günlerde ve dini ritüellerde kullanılmaktadır. Aztek ve Mayalar kakaoyu ticaretin baş aktör de yaptılar. Kakao çekirdeğinin değerinden dolayı alışverişlerinde para yerine kakao kullandılar. Aztek mitolojisine göre kakao ağacı, cennette yetişen "İyilik ve kötülük ağacının" yeryüzündeki temsilcisiydi. Çikolatanın Kristof Kolomb'un keşif gezisinde fark edilip, İspanyollar tarafından önce Avrupa'ya, oradan da dünyaya yayılması ise 16. yüzyılda gerçekleşmiştir.
TATLI HAZLAR
Çikolatanın tarihi, harmanlamanın, girişimci inovasyonun, çapraz gübrelemenin, ölçeklendirilmiş imalatın ve akıllı paketlemenin nasıl daha cazip ve uygun fiyatlı ürünler ortaya koyduğunu temsil eder. Her ne kadar dikkat çekici karakterlerle dolu olsa da hikâye kayda değer bir gerçekle başlar: Çikolata acıdır. Aslında o kadar acıdır ki, söylendiğine göre Hollandalı ve İngiliz korsanlar, ele geçirdikleri gemilerdeki değerli kakao çekirdeği yüklerini, çekirdeklerin koyun gübresi gibi tadı olduğuna yemin ederek denize dökmüşlerdi.
Sayfa 91
Domates, acı biber ve kakao Meksika kökenlidir ve Asya'yla Avrupa'ya ancak İspanyollar Meksika'yı fethettikten sonra ulaşmıştır. Jül Sezar ve Dante Aleghieri yaşamları boyunca hiç domatesli spagettiyi çatallarına dolayamadılar (o dönemlerde çatal bile icat edilmemişti), William Tell hiç çikolata yiyemedi ve Buddha hiç yemeğine acı biber koyamadı. Patatesler Polonya ve İrlanda'ya ulaşalı henüz dört yüz yıl bile olmadı. Arjantin'de 1492'de yiyebileceğiniz tek biftek lama bifteğiydi. Hollywood filmleri, cesur at binicileri olan Kızılderililerin atalarının geleneklerini sürdürerek Avrupalı yerleşimcilerin konvoylarına saldırdığı görüntüsü beynimize kazınmıştır. Oysa durum bundan oldukça farklıdır, Avrupalıların kıtaya atları getirmesiyle başlayan ve 17. ile 18. yüzyıllarda Kuzey Amerika'nın batısındaki çayırları kasıp kavuran büyük bir askeri ve siyasi devrimin ürünüydü atlar. 1492'de Amerika'da at yoktu.
Sayfa 176Kitabı okudu
Reklam
134 öğeden 101 ile 110 arasındakiler gösteriliyor.