Şiir himaye edilemez ve şiir yok edilemez. İyi bir şair kalır, kötü şiir unutulur. Hiçbir şair, başka bir şaire set çekemez. Şiire varmanın yolları sayısızdır. Bunca basit gerçek neden bir türlü anlaşılamıyor,içinden çıkamıyorum.
Orhan Veli için.. Büyük Fransız şairi Paul Valery, hiçbir şiirinde kendini vermediğini, yalnız ‘’Deniz Mezarlığı’’nda kendini biraz kaçırdığını söylemişti. Orhan Veli ise, kendini biraz kaçırdığı şiirlerinde bile işi alaya vurur. Orhan Veli şiirlerinin arkasına gizlenir. Orhan Veli’ nin çoğu şiirlerinde kendi konuşmayıp başkalarını konuşturması bunun bir göstergesidir. Gerçekten de, bu büyük şairimiz, çeşitli halk kesimlerinden seçtiği kişileri, kendi ağızları, kendi deyimleri ve kendi deyişleriyle konuşturur şiirlerinde; ya da kendi onların ağzından konuşur. Şu şiirine bakalım; Alnımdaki bıçak yarası Senin yüzünden, Tabakam senin yadigarın ‘’İki elin kanda olsa gel’’diyor Telgrafın. Nasıl unuturum seni ben, Vesikalı yarım! Orhan Veli’nin alnında bıcak yarası yoktu,tabakası da,vesikalı yari de. Onun Bir elinde cımbız, Bir elinde ayna Umurumda mı dünya! Dizeleri ise bir mahalle kızının ruh durumunu yansıtır,şurası önemli ki,o kızı küçümsemeden,dahası bize sevdirerek. Nereye gelmek istiyorum Orhan Veli dramatik bir şairdir.
Sayfa 145Kitabı okudu
Reklam
Şiir Gizi Müziğe hevesli bir genç ilk yapıtını Mozart’a götürmüş ,göstermiş, ne diyeceğini sormuş, Büyük ustanın, ‘’Daha gençsiniz, çalışmanız gerekiyor’’ demesi üzerine, ‘’İlk yapıtlarınızı verdiğinizde sizde çok küçüktünüz’’ diye sıkıştırmaya kalkmış onu. Mozart’ın yanıtı şu: ’’Ama ben kimseye göstermedim yazdıklarımı’’
Sayfa 188Kitabı okudu
Şiir Gizi… Fazıl Hüsnü Dağlarca’nın kendisine başvuran genç ozanlara, şiirlerini okumaya kalkmadan önce bir ödev verdiğini duymuştum. Bir kağıda üç dört aruz kalıbı yazar, onlardan ‘’bu kalıplara uygun birer gazel kaleme almalarını istermiş… Genç ozan kağıdı alır gider,bir daha görünmezmiş.
Sayfa 189Kitabı okudu
- Ömer Hayyam ’ın asıl çekindiği kalabalıklardı, kalabalıkların içindeki öz saygı duvarını yıkmasıydı.(Sf17) - Kadı nın boş kitabı Hayyam’a vermesi ünlü rubailerinin günümüze ulaşmasına vesile olan ilk harekettir. - Birçok şehir İslam topraklarında kendilerinden daha misavirperverinin bulunmadığını iddia eder, ama sadece Semerkant sakinleri
(Şair ve ben )&Kemal Sayar
youtu.be/YoQ6RECY0lI İnsan olarak en çetin uğraşımız sahici ve halis olabilmek. Sözü ortamına göre eğip bükmemek, kendi olmak cesaretini gösterebilmek, kalabalığın isterisine kapılıp gitmemek. Selamet der kenarest. Özü sözü bir, hayallerine ve değerlerine sadık insan olarak, iç bütünlüğünü büyütebilmek. Çakallaşmamak. Kendi hakikatine
Reklam
208 syf.
·
Not rated
·
Read in 5 days
O güzel atlara binip giden o güzel insanlardan biriyle, Aziz Nesin'le ve onun kıymetli bir eseriyle tekrar beraberiz sevgili okur dostlarım... Son günlerde 'timeline'larımızın bu değerli aydınımız ve onun eserleriyle dolup taşmasına vesile olan #28388406 etkinliğini tertip eden
NigRa
NigRa
'ya ve
Sizin Memlekette Eşek Yok mu
Sizin Memlekette Eşek Yok muAziz Nesin · Nesin Yayınevi · 20193,739 okunma
Karalama (Naçiz' Hane)
Bazen de yalnızlık değildir... Bi şiiri har vurup harman savurmak için... Acıyı haykıranlardan olmak da değil aslında... Yer altı edebiyatının edebiyat içinde değerlendirilmemesi canını sıkabilir bir insanın... Ya da yere düşen bir insan düşünün ki, gücenmesin diye ulu orta gülmemeyi etikten sayan diğerleri; kahkahalarını sonraya sakladığı için göğsünün orta yerine oturmuş bir Nietzsche' si olabilir insanın... Gerçi Nietzsche' nin çok fazla kullanılması da üzebilir insanı... Zaten bizler ya da yazarlar ya da çizerler bir şekilde çayın varoluşu üzerine kafa yormasından daha önemli değildir bu durum... Ama yine de Nietzsche bir çaydan daha fazla yalnız olabilir... Hayır bu sefer yazılmayacak yalnızlık adına... Çünkü Dali' nin "sürrealizm benim" demesi ve İspanyol Franko' sunu faşist ilan etmesinden daha önemli değil... Her ne kadar ülkesi gibi kalabalığın içinde yalnız kalma cesaretini içinde barındırsa da, Dali bir deliydi ve akıllılık para etmiyordu 1950 Avrupasında... Velhasıl yalnızlıktan daha güzel dertler edinebilir bir insan... En sevilen dolma kalemin tükenmesinden, boşa harcanan zamandan, son anda bittiği anlaşılan bir otobüs kartından, yok edilen özgürlükten, giderilmesi zor şiddet duygusundan, internet faturalarının birikmesinden, ayranını gevreğine denk getiremeyen bir İzmirliden, hayatı boyunca kendi maaşıyla bir ev alamayacağını bilen bir işçinin yaşadığı pazartesi sendromundan, yaz sıcağında yaklaşan bir regl döneminden, ekmeksiz yemek yiyemeyen bir insanın gece çok sevdiği bir yemeğe gözleri yaşlı bakarkenki o dramatik sahneden... Daha önemli değildir yalnızlık...
Doğrusunu isterseniz korkuyorum. Biliyorum dedi Mustafa İnan. Bu ‘eyyamcı’ kalabalığın seline kapılabilirsin. önce kaç puan tutturduğunun peşinde gidersin günlerce. Durmadan listelerde adını ararsın, gece yanlarına kadar radyolann başından aynlmazsın. Sonra başkatanna imrenirsin bir süre: Önce ‘yabancı ülkelerin ülkemizdeki okullan’ denilen garip
Sayfa 262 - İletişim
204 öğeden 11 ile 20 arasındakiler gösteriliyor.