Kitabı bitirince ilk başta yabancı kimdi sorusuna cevap arıyor insan. Toplumun, doğal hali olmasa dahi kabul ettiği kalıplara girmesini istedikleri Meursault mu yoksa çok az bildiğimiz diğer kahramanlar mı?. Ben kitabı bitirince benmerkezci bir dille anlatılan kitabı Meursault'un ağzından dinlediğimi varsaydığım için.( Kitapta avukatın inandırıcı olma için Sanık'ın yerine konuşması durumu gibii :))) yine de en çok Meursault'u tanıdığımı düşündüm ve yabancı sıfatını diğerlerine verdim.
Meursault'a gelince inançsız biri ama bu yönünün onun dürüstlüğünde hasarı yok. Bu hali erdemin inanca bağlı olduğu fikrini yıkmakta. Meursault'a diğer güzel özelliği de son derece zor bi durumda bile nesnel bir şekilde hep sorgulayıp gözlemlemiş.Hatta Arap'a neden vurduğunu sorduklarında (efsane) cevap verir, "Bu işe güneşin sebep olduğunu söyler" [Burayı okuyunca Adanalılara ve Urfalılara bir selam olsun demiştim:))]
Meursault'un idamına gelince; az suçla idama mahkum edilen başkahramanımız romanda polisin ve adli mekanizmanın her an yanlış yapmaya müsait yapısını gözler önüne sermiş . Bu idam karşıtı olmak için yeterli olabilir.
Son olarak kitabın diline gelecek olursam Albert Camus'un diline hayran kaldım ,adam sıradan bir eylemi birkaç sözle çok güzel anlatabiliyor .( Örnek vermek gerekirse ; yüzlere güneşin çarpmasını böyle anlatıyor "Dışarıda gün ışığı, cama çarparak büyüyüp şişer gibi oldu.Bütün yüzlerin üzerine yeni bir özsu gibi aktı" diyor vs...
Tavsiye ediyorum kesinlikle. Okuyacaklara şimdiden iyi okumalar :))