"Alman felsefeci Kant, 1784 tarihli ünlü yazısında, Aydınlanma'yı insanlığın kendi kendine reva gördüğü toyluktan ve kendi adına özgürce düşünme isteksizliğinden azat olması diye tanımlamıştı."
Farabî, İslam dünyasına genel olarak felsefeyi, özel olarak ise siyaset felsefesini öğreten adamdır.
Sadece Yunan felsefi-bilimsel mirası hakkında tanıtıcı bilgi ve açıklamalar vermez; aynı zamanda eski büyük filozofların tarzında felsefe yapar bir sistem kurar. Bir teoloji, metafizik, psikoloji, ahlâk, siyaset kuramı geliştirir.
Başka değişle, Farabî’nin Batı felsefe tarihinin büyük filozofları, örneğin Platon, Aristoteles veya Kant gibi, bir Tanrı öğretisi, bir ruh öğreticisi, bir ahlâk kuramı, bir siyaset felsefesi vardır.
Felsefenin belli başlı ilgi veya inceleme alanlarında geliştirdiği bu öğretileriyle özellikle İslam dünyasında, kendisinden sonra gelen diğer ünlü filozofları, örneğin İbni Sina‘yı, İbn Bacce’yi, İbn Tufeyl’i ve İbn Rüşd’ü etkilediği gibi, eserlerinden yapılan çeviriler veya düşüncesinden etkilenen düşünürler aracılığıyla Hristiyan ve Yahudi filozofları da etkilemiştir. (örneğin Spinoza)
"Versay, Atina, Roma veya Paris'te doğmamış olsan da, yücelik karşına çıkmak için yine bir suret bulacaktır. Eğer Longinus'u okumamış, Kant'ı duymamışsan veya.... isimsiz köy ve kasabaların, çorak gün ve gecelerin sonsuz cehalet çayırlarında yaşıyorsan, yücelik yine karşına çıkacaktır, senin kendi dilinde. Bir kış sabahı bacadan çıkan duman olarak, lacivert bir gökyüzü parçası olarak, sana başka bir dünyadan bir şeyi anımsatan bir bulut olarak. "
Eğitimli, öğrenimli insanlar kitapların içindekileri okuyanlardır. Düşünürler, dâhiler ve dünyayı aydınlatıp insan soyunun ilerlemesine katkıda bulunmuş olanlar, doğrudan tabiat kitabından yararlananlardır.