Susmaktan yontulmuş kara kuru birer heykeldi herkes.
Vahdettin odaya girdi. Kendisine hiç yakışmamış bonjurunun içinde, yorgun yüzlü ve uzun çeneli, kara kuru, sevimsiz bir adamdı. Brokar kumaşla kaplanmış bir kanepeye oturdu, hizmetkârlarının selamlarını kabul ettikten sonra, yorgun bir tavırla gözlerini kapadı. iki kez gözlerini büyük bir çabayla açıp boş boş baktıktan sonra, uyuklamaya başladı. Mustafa Kemal, onun yarım akıllı olduğu sonucuna varmıştı.
Reklam
“Buna sa şükür” dür gene de. Kitap öyle söylemiştir, şükredecek, kendinden yukardakine değil, aşağıdakine bakacaksın, bakacaksın, gene bakacaksın sonra gene.Her baktıkça da şükre edeceksin! Kuru , taş gibi birer kara somun karşılığı, tarlada sabahtan akşama kadar çapa çapalamaya hazırdırlar.
Belki gün gelecek ağlaman gerekecek, ağlayacak yaşın kalmamış olacak. Kuru gözlerle mi ağlayacaksın? Kuru gözlerle gülünmez bile, nerede kaldı ağlamak? Ağlamak da paraya benzer, kara günler için biriktirmek gerekir. Çünkü insanın gözyaşı da belli sayıdadır. Olan biten hepsi bu kadar. Vara yoğa ağlarsan böyle, ömrünün dörtte birine bile yetmez. Oysa tüm ömre lazım.
Sayfa 289 - Aylak Adam Yayınları, 1. Baskı Mart 2016Kitabı okudu
"Gurbet kuşları, kuşluk trenlerinin gene en arka vagonlarından kara kara , kuru kuru indiler. Yorganlı yorgansız, bohçalı bohçasız. Gene kafalarında İstanbul , İstanbul’un altın olan taşı toprağı.Altın olan evet... Çünkü yol, yıkım, yapım üzerine çok iş vardı İstanbul’da. Karınlar doyuyor, para bile salınıyordu sılaya.”
Döndü Dönmedi
Yaylaya gitmişti yayla zamanı Gülizar döndü de Döndü dönmedi Demek ki unutmuş ahtı amanı Yaylacılar geri döndü dönmedi Ben gönlümü o sunaya bağladım Aşkı ile ciğerimi dağladım Gözlerimden kanlı yaşlar ağladım
Sayfa 318 - Akçağ Yayınları - 1. Baskı I Ankara 2006Kitabı okudu
Reklam
1.000 öğeden 1 ile 10 arasındakiler gösteriliyor.