Şairleri ressamlara, romancıları felsefecilere, öykü yazarlarını müzisyenlere bağlayan ipler bulmuş, o iplerin ucunu tutana kadar yorulmadan gidiyor, bıkmadan okuyordum. Yirmi yıllık ömrümün büyük bir bölümünü, hayatın anlamsız olduğunu düşündüğüm karanlık bir ruh haliyle geçirmiştim. O yaz, kitapların arasında geçen günler bana şunu öğretmişti: İçindeki karanlıktan asla kurtulamazsın. Ama dilediğinde yolunu aydınlatıp düşmeden yürümeni sağlayacak bir ışık bulabilirsin. Benim için o ışık okumaktı. Dünyadaki her dokunuşu birbiriyle ilişkilendirerek okumak. Okuduğum her kitaptan sonra, "Güneş altında yeni bir şeyler var ve hep olacak," diyordum. Yeni bir yazar tanıdığımda, kendimi biraz daha güçlenmiş hissediyordum. "Tamam," diyordum, "dünya biraz daha katlanılır bir yer oldu." Her gün kalabalıklaşıyorduk.
Sayfa 41 - Can YayınlarıKitabı okudu
Reklam
Ben de sizin gibi neden korkuların geceleri bu kadar güçlü olduğunu düşünürüm. Bunun üzerine yirmi yıl düşündükten sonra korkuların karanlıktan doğmadığını anladım -korkular da yıldızlar gibi- hep oradadırlar, ama gün ışığı onları gizler.
Sayfa 215
Siz hiç görebildiniz mi?
Bir durumdan başka bir duruma nasıl geçtiğimi zaten bir türlü kavrayamam. Mesela, karanlıktan sonra birdenbire nasıl aydınlık olur, albayım? Siz hiç görebildiniz mi?
Allah'ım, amin.
Hayatın bir felaketten sonra daima bir saadet verdiğini, o güzel darbımeselin söylediği gibi, ayın on beşi karanlıksa, on beşinin mutlaka aydınlık olacağını bilmiyor değildim. Fakat bu mehtabın bu kadar koyu bir karanlıktan, bu kadar umulmaz bir dakikada doğacağını aklıma getiremezdim.
ATSIZ'DA DİL VE EDEBİYAT Dil: Türk Dili ve Edebiyatı Bölümü mezunu olan ve bitirme tezini, Osmanlı döneminde sade Türkçe akımının öncülerinden Edirneli Nazmi'nin Dîvân-ı Türkî-i Basît'i üzerinde yapan Atsız'ın dil konusundan uzak kalmayacağı ve bu konuya sık sık temas edeceği açıktır. Onun, Türkçe konusundaki düşüncelerine
Reklam
Yüzük'ün Bulunuşu
2-Eğer karşılaştıklarında yüzük yanında olsaydı belki de Bilbo'ya hemen saldırırdı; ama yanında değildi ve üstelik hobbit elinde, kılıç gibi kullandığı bir elf bıçağı tutuyordu. O yüzden zaman kazanmak için Gollum Bilbo'yu bir Bilmece oyununa davet etti; eğer Bilbo soracağı bilmecenin cevabını bilemezse onu öldürüp yiyecekti; ama eğer
Başka biri erkek kardeşini bir gün kaşlarını alırken gördüğünü, yaşadıkları küçük kasabanın bunu kaldıramayacağını düşünerek başka bir şehre taşındıklarını anlatmıştı. “Bir kasabanın kaldıramayacağını bizim ailece kaldırabileceğimizi düşünmüştük, ilk yıkılan babam oldu, sonra annem. Sonra gitti kardeşim. Bizi arayıp sormadı. Şimdi ben hâlâ gece geç vakit dışarıya çıktığımda tedirgin oluyorum, bir travesti çıkıverir de karanlıktan, göz göze geliriz, o kaşlar... Anlatabiliyor muyum? Ben geceleri dışarıya çıkmayı sevemiyorum” demişti.
Sayfa 135Kitabı okudu
Hava aydınlıktan sonra yatakta yatmak, karanlıktan sonra evin dışında olmak kadar büyük günahtı.
Sayfa 195 - İletişimKitabı okuyor
"Âdem ile Havvâ'nın, dünyaya terk edilişlerindeki çaresizlik ve ıssızlık... Adımlar başıboş... İnsan; uyandırılmanın şaşkınlığı ile sendelerken, bir yol arıyor karanlıktan aydınlığa. Yitirilmiş cenneti zamanın gerisinde arıyorken, dünyanın tersine bir koşuşturma. Sonra yo(ğ)ruluyor say'inde, ân'da diz çöküyor ve medet diye inliyor insan; alnı nedamet secdegâhında... İşte o an; ılık ılık rahmet süzülüyor pınarından, toprağına! Ta ki satırındaki tohumlar yarılana dek... Ta ki alnından aşağı af kapıları açılana dek... Topraktaki hararet gözyaşıyla dinerken; tohumdaki asalet, alın tûrab oldukça diriliyor!.."
1,000 öğeden 11 ile 20 arasındakiler gösteriliyor.