Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
Gönderi Oluştur
Gitmek isteyene hak ettiği şiir
Git iş işten geçmeden, çok geç olmadan vakit, Günahıma girmeden, katilim olmadan git! Git de şen şakrak geçen günlerine gün ekle, Beni kahkahaların sustuğu yerde bekle. Git ki siyah gözlerin arkada kalmasınlar, Git ki gamlı yüzümün hüznüyle dolmasınlar.
Karda izler bırakıyorum avcılar peşime düşsün Bir uçurum kıyısında vursunlar beni ki dünya Uğuldayıp duran bir uçurum değil miydi zaten Karda izler bırakıyorum avcılar peşime düşsün
Reklam
Bir kez daha, anlayamadığım bir gerçekle karşı karşıya kaldım. Kendimi yok olmuş sandım, ümitsizliğin en son noktasına vardım sandım ve her şeyden feragat ettiğimde ise huzura erdim. Bana öyle geliyor ki böyle zamanlarda insan kendini keşfeder ve kendi kendisinin dostu olur. İçimizde hangi önemli ihtiyacı karşıladığını bilmediğimiz bir bütünlük duygusuna artık hiçbir şey galip gelemez. Macera peşinde kendini harap eden Bonnafous sanırım bu dinginliğe erişti. Guillaumet de karda aynı dinginliğe ermişti. Boğazıma kadar kuma gömülü halde susuzluktan yavaş yavaş boğulurken yıldızlar altında sınırsız bir sıcaklık hissettiğim o anları nasıl unutabilirim? İçimizde böylesi bir kurtuluş hissini nasıl sürdürebiliriz? Çok iyi bldiğimiz gibi, şu insanoğlunun her şeyi bir tuhaftır. Bir şeyler kazanması için imkan verilse insan uyuya kalır, zafer kazanan fatih, gevşer, cömert zengin olsa perişan olur. İnsanları yetiştirmeyi isteyen siyasi doktrinlerin ne tür bir insan yetiştireceği önceden bilinmediği sürece bu doktrinler ne işe yarar ki? Ortaya nasıl biri çıkacak? Biz besiye çekilen hayvan sürüsü değiliz ve yoksul bir Pascal'ın dünyaya girişi, isimsiz birkaç zenginin dünyaya gelişinden daha ağır basar. Esas olanı önceden göremeyiz. Her birimiz hiç ummadığımız bir şeylerde dünyanın en büyük sevinçlerini yaşamışızdır. Bunlar içimize öyle bir özlem bırakmışlar ki acılarımızdan meydana gelmişlerse eğer, o acıları bile arar olmuşuzdur...
Sayfa 154Kitabı okudu
Insanların çoğu "Kendi görüş açıları içinde hapsolmuş"
Kendinde-şeylerin ne oldukları, madde mi, yoksa ruh mu oldukları üstüne durmadan birbirleriyle tartışan idealist ile materyalist, karda yürüyen, biri mavi gözlüklü, öteki kırmızı gözlüklü ve durmadan karın ne renk olduğunu tartışan iki insana benzerler. Materyalist, eşyanın maddi yanının önemini görür, idealist ise düşüncel yanının önemini; aşkolsun kendinde-şeylerin ne olduklarını söyleyecek olana, çünkü onların ikisi de "kendi görüş açıları içine hapsolmuş" durumdadırlar
Şehir demir almış bir gemi karda Kalktı kalkacak Belki de seni bekliyoruz böyle Biliyorum herzamanki gibi Gene en son dakkada geleceksin
“Ancak bir narsistle birlikteyseniz şunu öğrenirsiniz: Hikâyenin oluş şekli de bitiş şekli de sadece kendisiyle ilgilidir. Öyle bir kabukla kaplıdır ki asla onun derinlerine nüfuz edemezsiniz. Sevmeleri, sevişmeleri, karda yürüyüşleri hep öyle olması gerektiği içindir. Aslına bakarsanız soğuk bir metaldir. Size yaklaşırken kendini ateşle ısıtır. İnsan sıcaklığına o kadar yabancıdır ki sizde ya ateş yanığı bırakır ya da buz yanığı. Ve evet her durumda yanarsınız. Artık bir yanık iziniz vardır.”
Reklam
" Bütün halk karda ve tipide iken, ben sıcak yerde ve istirahatta ve bütün halk burada ıztırap ve meşakkatte iken, ben orada uykuda ve refahta bulunursam, bu insaniyetten uzak bir hareket ve halka karşı lâkayıtlık olur; ne gibi ıztırap ve meşakkat olursa, ben de göreyim ve halk nasıl tahammül edip duruyorsa, ben de durayım" - diye düşündüm. Farsça bir mesel vardır: (" dostlarla beraber ölüm, düğündür"). Böyle tipide kazıp yaptığım çukurda oturdum.
İlk muhabet.... Esmeray
Men onu sevmiştim, bir ilkbaharda O beni terk eyledi boranda, karda Men onu sevmiştim, bir ilkbaharda O beni terk eyledi boranda, karda Her yara sağ olur unutulanda Sağ olmaz yâresi ilk mehebbetin ay balam Sağ olmaz yâresi ilk mehebbetin Men seni her zaman anaram yar Eşkinden od olup yanaram yar Men seni her zaman anaram yar Eşkinden od olup yanaram yar Koydu yüreğime derin yaralar Bu mudur, mahnesi ilk mehebbetin? Ölürem Bu mudur, mahnesi ilk mehebbetin? Bu derde neylesin lokmanın eli Değmedi elime cananın eli Bu derde neylesin lokmanın eli Değmedi elime cananın eli open.spotify.com/track/23XL3SEFT...
Geçmişim kar sessizliğiyle özetleniyor artık Anılarım buz tutmuştur aşklarım kar yangını Ömrüm parmak uçlarımda eriyen bir kar tanesi Karda izler bırakıyorum avcılar peşime düşsün
Everest yayınları ePubKitabı okuyor
504 syf.
10/10 puan verdi
·
Beğendi
·
6 günde okudu
Sus Barbatus, kırmızı sakallı bir yaban domuzu ve romanın odak noktası. Karın, kışın, kıyametin Doğu’nun dağ köylerindeki ruhunu sembolize ediyor. 1979 kışında Ç.nin köylerinden birinde geçen romanın ilk cildi, gerçekten aldığı ödüle layık bir kurguya sahip. Kenan ve Zeynep, yeni evli bir çift olup çocuk beklemektedirler. Karda, kışta yürüyerek kasabaya muayeneye gidip gelince Kenan, para kazanmanın hevesiyle Kadir Ağa’nın oğlu Atalay’dan bir tüfek alıp domuz avına çıkar. Bu sırada, köydeki karakola yaralı bir solcu getirir askerler. Onu iyileştirip konuşturacaklardır. Muhtar Kadir Ağa, Bekir Komutan’ın emriyle oğlunu kasabaya doktoru almaya gönderir ama köydeki gençler okuyup komünist olmaya başladığından endişelidir. Çünkü komutan onu sıkıştırmaktadır. Köyün öğretmeni Mustafa da sendika toplantısı için kasabaya gittiğinde işler karışmaya başlar. Karısının kız kardeşi Aynur, sorgudan çıkarak dönmüş ve yaralı arkadaşını kurtarma planları kurmaktadır. Bu sırada iri bir Sus Barbatus avlayan Kenan da donma tehlikesi geçirmesine rağmen domuzu satıp ailesine rahat bir nefes aldırmayı kafasına koymuştur. Kitapta sadece bölümler arası geçişleri iyi takip etmek gerekiyor. Hangi karakterin anlatıldığını bazen kaçırmak mümkün. Ancak gerçekten harika bir roman..
Sus Barbatus! 1
Sus Barbatus! 1Faruk Duman · Yapı Kredi Yayınları · 2021763 okunma
Reklam
Eylül '81
Bir karda yürüme belirtisine sığamayan günbatımı, Doğu rüzgârıyla esrik başlarımıza sarktı. Ayak izleri saygısına ulaşamazsın hiç, Yok çünkü belleğin. Söyle güneş! Değirminin nerede gözleri?
Sayfa 67 - Everest şiirKitabı okuyor
İbn Mes'ûd (r.a.) diyor ki; Resûl i Ekrem şöyle buyurmuştur: النَّاسُ ثَلاثَةٌ عَالِمٌ وَسالِمٌ وَشَاحِبٌ، فَالْغَانِمُ الَّذِي يَذْكُرُ اللَّهُ تَعَالَى وَالسَّالِمُ السَّاكِتُ وَالسَّاحِبُ الَّذِي يَخُوضُ فِي الْبَاطِلِ "İnsanlar üç kısımdır. Bir kısmı kârda, bir kısmı selâmette ve bir kısmı da belâktedir. Kârda olanlar, Allah'ı zikredenlerdir. Selâmette olanlar, diline sahib olanlardır. Helâke gidenler ise, bâtıl ve boş sözlere dalanlardır. "
1.500 öğeden 1 ile 15 arasındakiler gösteriliyor.