Tahlilleriyle ve insanın iç dünyasını yansıtan eserleriyle bu sıralar gündemime oturmuş Mehmet Rauf bu eseriyle Eylül'de de olduğu gibi gündemime damga vurdu...Genelde İstanbul ve çevresini anlatan yazarımız bu eserinde de binbir beklenti ve hayalle İstanbul'a gelen Pervin'in iç dünyasına eğilmiş...
O zamanın toplumuna göre iyi eğitilmiş ve farkındalığı topluma göre yüksek bir kızın iç monologları bize kadın erkek eşitsizliğini kadınların nasıl erkek egomanyası altında ezildiğini öyle güzel anlatıyor ki okurken bir miktar sinirlendim bile.
Kadına doğru dürüst söz hakkı bile tanınmayan bir toplumda bir kızın kalbinin çırpınışları okurken bile insana bulunduğu toplumdaki yerini sorgulatıyor. Kaç hayalimden kadın olduğum için vazgeçtim ya da kaç düşüncemi eyleme geçmeden sırf kadın olduğum için bir daha durup sorguladım "Nasıl olur da bizim, kadınların da bir kalbimiz, bir hissimiz, bir emelimiz olduğunu düşünmüyorlar"
Kitapta kadının toplumdaki yeri günümüze kıyasla daha aşağıda olsa da zamanın bizlere hala yeterli özgürlüğü getirdiğini düşünmüyorum aksine "Bazen düşünüyorum da dünyaya gelmek bir afetken, sonra bu memlekette, üstelik kadın olarak doğmanın dayanılmaz azabına nasıl tahammül ettiğime hayret ediyorum. Mesela yalnız erkek olsaydım, bugün beni zorlayan ve harap eden bu elemlerin birçoğundan bihaber olacaktım."
En az Eylül kadar etkileyici bu romanı okumanızı şiddetle tavsiye ederim bir gün bu incelemedeki durumlara maruz kalmayacağımız günlerin ümidiyle...