İslâm Tarikatleri adlı eserinde katolik rahiblerinden Louis Potie diyor ki:
"Kur'ân'ın bir âyeti 'İsa'nın talebelerinin icadı olan manastır hayatını yasak ediyor. İslâm âlimleri Peygamber'in fikrini, ekseriya söylenen şu düstûrla ifade etmişlerdir: Là ruhbôniyete fi'l-islâm = İslâm'da ruhbaniyet yoktur. Bu düstür, tarihî bir hakikat ol maktan pek uzaktır. Peygamber'in emrine, Kur'ân'a, resmi Kur'an tefsircilerine rağmen, Hıristiyanlık'tan başka, Islam dini kadar keşiş yetiştirmiş bir din yoktur.
"Bir gariplik olmak üzere Peygamber henüz hayatta iken bunlar peyda olmuştur. Hicret senesi doksan sahabî bir cemiyet teşkil etmişlerdi. Mallarını birleştirdikten başka, ortak bazı ibadet usûlleri de vardı." Tarikat erbabına, bunların büyükleri olan mutasavvıflara, acaba ruhban sıfatı verilebilir mi? Zaviyelerle manastırlar, aynı şey midir?
Böyle bir iddia doğru değildir. Louis Potie'nin kasdettiği kişiler, "Ashab- Suffe dir. Gerçi fakr ve istiğna erbabından olan Suffe mensupları, Peygamber'in mescidinde ikamet ederlerdi. Lakin mescidin sofası ile bir manastırı, såir ashâb- dan ne geçinme, ne tavır ve fikirce hiç bir farkları olmayan Suffe mensupları ile keşişleri aynı şey göstermek, zan ve faraziyeden ibaret kalır. Râhip Louis Potie'nin, İslâmî tarikatların mahiyetini anlayamayarak, bunu
Hıristiyanlığın hususi tarikatlarıyla aynı şeymiş gibi göstermesi bir hatâdır. İslâm felsefesi demek olan tasavvufu da takdir edememiştir.