Orta çağ/Cadı Avı
Katolik Engizisyonu, hiç tartışmasız insanlık tarihinin en fazla kana bulanmış kitabını yayınlamıştı. Malleus Meficarum -ya da Cadının Balyozu- dünyaya "serbest düşünen kadınların tehlikelerini" bildirmiş ve papazlara onları nasıl bulacaklarını, işkence edeceklerini ve yok edeceklerini anlatmıştı. Kilisenin belirttiği bu sözde "cadıların" hepsi kadın alimlerden, rahibelerden, çingenelerden, mistiklerden doğa aşıklarından, bitki toplayıcılarından ve "doğal hayata şüphe çekici şekilde uyum sağlayan" kadınlardan oluşuyordu. Ayrıca ebeler de doğum sırasındaki sancıyı azaltacak, doktrinlere karşı gelen tıp bilgisini kullandıkları için öldürülüyorlardı. -kilise, bu acının Havva'nın Bilgi Elması'nı yediği ve böylece İlk Günah fikrine sebep olduğu için verilen bir ceza olduğunu iddia ediyordu. Üç yüzyıl boyunca cadı avı sırasında kilise beş milyon kadın yakmıştı. Yapılan propagandalar ve kan dökümü işe yaramıştı. Günümüz dünyası bunun bir kanıtıydı. Bir zamanlar ruhani aydınlanmanın mutlak yarısı olarak saygı duyulan kadın, dünyadaki mabetlerden kovulmuştu. Hiç kadın Ortadoks haham, Katolik papaz, Müslüman imam yoktu.
Sayfa 142 - Altın Kitaplar YayıneviKitabı okudu
GALİLEO VE KARŞISINDA KİLİSE Öne sürdüğü kanıtların görmezden gelinmesi karşısında büyük bir hüsrana uğrayan Galileo, geri adım atmayı reddetti. Israrla Kopernik’in teorilerini savundu ve Dünya merkezli görüşe bağnazca sarılan teologlarla çatıştı. Ses getirmesine rağmen, kavgacı tutumu bir noktada geri tepti ve Cizvitler ona sırt çevirdi. İş bu noktaya gelince de Katolik Kilisesi, Galileo’ya karşı sergilediği hoşgörünün son bulması gerektiğine karar verdi. Artık, bu çılgının ayaklarının yere basması gerekiyordu. Bunun sonucunda, din ve bilim arasındaki çalkantılı ilişkiye dair tarihin en önemli süreçlerinden biri yaşandı: “Galileo Olayı”. 1616’da Roma Katolik Engizisyonu, Galileo’nun sapkınlıkla suçlanmasına neden olan çalışmalarının soruşturulmasına karar verdi. Bir grup din adamından, Galileo’nun meydan okurcasına savunduğu Güneş merkezlilik teorisinin incelenmesi ve kayda değer bir yanı olup olmadığının belirlenmesi istendi. Tabii ki din adamlarının öncelikli görevi Katolik Kilisesi’ni ve İncil’i savunmaktı; sadece birkaç gün sonra karara varıldı. Güneş merkezliliğin Kutsal Kitap’la çeliştiğini ve dolayısıyla Kopernikçiliğin sapkınlık olduğunu söylediler. Hükmün açıklanmasının ardından Galileo’ya teoriye verdiği desteği durdurması emredildi ve onunki de dahil olmak üzere bu teoriyle ilgili tüm çalışmalar uygun düzeltmeler yapılıncaya kadar yasaklandı. Galileo, kabul görmek şöyle dursun, gerçek bir felaketle karşı karşıyaydı.
Reklam
DİŞİ KURDUN RÜYALARI / 1986 Atıflar
Atıflar : Paşkov'un Evi : Pashkov Evi, Moskova Kremlin'in batı duvarına bakan, Mokhovaya ve Vozdvizhenka sokaklarının kesiştiği bir tepenin üzerinde duran neoklasik bir konaktır. Tasarımı Vasily Bazhenov'a atfedildi. 19. yüzyılda Moskova'nın ilk halk müzesi olan Rumyantsev Müzesi'ne ev sahipliği yapıyordu. Puşkin Müzesi
İspanyol Engizisyonu
İspanyol Engizisyonu 1492’den sonraki yüzyılda İspanya dünyadaki en güçlü ülke oldu. İspanyol fatihleri Yeni Dünya’da Peru’dan Küba’ya kadar uzanan geniş toprakları ele geçirdiler. Altın ve diğer zenginliklerle dolu kalyonlar, hükümdarı akıl almayacak ölçüde zenginleştirerek İspanyol limanlarına döndü. İspanyol orduları, aynı zamanda günümüz
Osmanlı Engizisyonunun amacı, kurumları, yargılama tarzı ve işlevleri ile Katolik Engizisyonunun tıpatıp bir benzeridir. Osmanlı Engizisyonunu "Osmanlı" kılan yönleri ile resmi, şeriat dışı inanç ve düşünceler üzerinde yüzyıllarca bir zulüm makinası olarak çalışmıştır.
Katolik Kilisesi'nin bilimle ilişkisi, kilisenin ilerici ya da gerici güçlerle bağlantısına göre değişir. İspanyol Engizisyonu çürümüş bir sarayın her türlü sağlıklı ekonomik ve toplumsal reform girişimini boğmasına yardım ederken, bazı papalar dünyadaki hümanist hareketlerle ilişki kurmuşlardır. Galileo'nun düşmanları onun VIII. Urban'la dostluğunu bozmak için çok çalışmışlardır ve sonuçtaki başarıları da Galileo'nun bilimsel görüşlerinden çok, teoloji ve epistemoloji alanına girmesine bağlıdır. Ortaçağın en büyük ansiklopedisti Beauvais'li Vincent, dünyadan evrendeki bir nokta olarak söz ediyordu. Papa Urban'ın kendisi de Copernicus'un teorisini düşünülmeye değer bir hipotez olarak görüyordu. Kilisenin korktuğu, doğal bilimin kendisi değildi; bilimle uzlaşabildiğini sık sık göstermişti. Galileo meselesindeyse, Copernicus ve Galileo tarafından öne sürülen kanıtlar konusunda kuşkuluydu; bu yüzden de kendi tavrını, aceleci sonuçlara karşı rasyonelliğin savunulması olarak sunabildi.s. 123-124
Geri13
36 öğeden 31 ile 36 arasındakiler gösteriliyor.