Dünyada en çok sevdiğim adamdan ümitsiz…Ömrümü onunla kavuşmaya feda ederdim ancak ömür olmadıkça kavuşma olmaz.Beş günlük kavuşmaya yirmi senelik ömrümü feda ederdim…
Aşkın Sen Hali
Ulaşılmaz hayaller ile duvarların örüldüğü, Umutların canlı canlı gömüldüğü tek yerdi AŞK… Yas tutmanın 3 günü geçmediği, sahte bir kıyametti yani… Kimi zaman da özlemekten yorgun düştüğün, Ayağa kalktığında ise; Özlediğinin hayatına uzaktan baktığın, Ve kavuşma kelimesinin mahşerde bile gerçekleşmeyeceği bir imkansızlıktı AŞK…
Reklam
Her ayrılık için bir kavuşma vardır...
544 syf.
9/10 puan verdi
·
Liked
Herkese merhabalar... Gökçen serisinin ikinci kitabı ile karşınızdayım. Gökçen serisi benim için bana bütün duyguları yaşatan hem üzen hem mutlu eden devamını bir yere kadar bilmeme rağmen bu durum beni hiç rahatsız etmedi okurken çünkü Pamuk ve Kepçük'ün atışmaları onların çocukluk anılarını okumak bana çok keyif veriyor. İkinci kitap ilk kitaba göre bir miktar daha aksiyonluydu bu durum okumamı daha da hızlandırdı. Ayrıca kitabın sayfa düzeni ilk kitaba göre daha güzeldi bence sayfalar ilk kitapta ki kadar dolu değildi bu yüzdende okurken beni yormadı. Aynı zaman da yazarın anlatımının akıcılığı da bu durumu daha da kolaylaştırıyor. İkinci kitap çok güzel bir yerde bitti tam bir kavuşma sahnesinde sona erdi ve üçüncü kitabı merak ediyorum. Ben ilk iki kitabı ve her ne kadarını olduğunu bilmesem de üçüncü kitabın bir kısmını internetten okuduğumu düşünüyorum. Bakalım üçüncü kitapta okumadığım sahneler olacak mı çok merak ediyorum. Keyifli okumalar...Kitapla kalın...
Gökçen 2
Gökçen 2Loresima · Ephesus Yayınları · 2024636 okunma
Devlet Dördüncü Yaşına Girerken 143. sayısı ile (17.4.1972) dördüncü yaşına giren Devlet gazetesi başyazısında hem kendisini hem de o günleri şu şekilde anlatıyor: “Elinizdeki sayısıyla Devlet, 4. yayın yılına giriyor. Geride bırakılan sosyal, siyasi ve iktisadi sıkıntılarla dolu üç yıl. Türkiye tarihinin en nazik bir dönemini yaşıyor. Tam bu
Nâsır'ın başa geçişi büyük beklentilere yol açtı ve onun ulusalcı söylemi kısa sürede heyecan yarattı. Araplar, çok uzun zamandır günün birinde bir adamın gelip düşlerini - birlik, gerçek bağımsızlık, ekonomik gelişme, toplumsal ilerleme ve her şeyden önce onurlarına yeniden kavuşma - gerçekleştireceğini hayal ediyorlardı. Nâsır'ın o adam olmasını istiyorlardı, ona inandılar, onu izlediler, sevdiler. Başarısızlığı onları derinden sarsacak, liderlerine ve aynı zamanda kendi geleceklerine olan güvenlerini uzun bir süre için yitirmelerine neden olacaktı.
Reklam
Dostoyevski'den kaynaklanan Rus kültür geleneği benim gözümde olağanüstü büyük önem taşır. Günümüz Rusya'sında bu gelenek, ne yazık ki pek o kadar geliştirilememiştir. Hatta ihmale uğradıkları, dahası tamamen yok farz edildikleri bile söylenebilir. Bunun bir çok sebebi bulunur, en önemlisi de bu geleneğin temelde materyalizmle bağdaştırılamaz olmasıdır. Bugünün Rusya'sında Dostoyevski'nin bu tür bir ihmale uğramasının bir sebebi, yazarın kahramanlarında rastlanan, daha doğrusu yazarın bütün eserine sinmiş, ayrıca takipçilerinin en belirgin özelliklerinden biri haline gelmiş 'fikri bunalım' olsa gerektir. Günümüz Rusya'sında 'fikri bunalım' olgusundan niye bu kadar çok korkuluyor acaba? Benim gözümde 'fikri bunalım' her zaman bir sıhhat belirtisi olmuştur. Zira bence, 'fikri bunalım' kendini bulma, yeni inançlara kavuşma çabasıdır. Fikri bunalıma, fikri sorunlarla yüz yüze gelmekten çekinmeyen herkes, eninde sonunda düşmek zorundadır. Başka türlü olması da beklenebilir mi? Hayatın uyumsuzluklarla dolu olmasına karşın ruhumuz uyum diye yanıp tutuşmaz mı? İşte bu çelişki, hareketin uyarıcısı, ama aynı zamanda acılarımız ve umutlarımızın kaynağıdır. Bizim fikri derinliğimizin, manevi imkanlarımızın onayıdır.
"Senin içindeki bu acıları aşıp yüreğine nasıl dokunabilir..."
Kürtler, İnsan Haklarından başka hiçbir şey istemiyorlar.Türk halkına verildiği kadar dilini kullanma, kimliğine kavuş­ma, kültürünü geliştirme hakkı istiyorlar.
1,000 öğeden 1 ile 10 arasındakiler gösteriliyor.