Ölecekse cesur ve tertemiz, yüzünde bir tebessümle ölmeliydi insan. Bedeninin çektiği ıstıraptan kendini kaybetmek, bir maymun gibi çığlık atıp sayıklayarak, hayvana dönüşerek ölmek korkunçtu.
“Kim olduğunu ya da neler yapabileceğini bilmiyorum. Hayallerini korkularını…”
“Hayalim seninle birlikte olmak. En büyük korkumsa…” dedim kısılmış, boğuk sesimle. “…seni kaybetmek.”
"Sırf birisini kaybetmek istemediğin için daha fazla anlayışlı ve affedici olmaya çalıştıkça, karşındakine de hak vermeye, düzeltir sanarak konuyu kapatmaya çalıştıkça, kimse seni kaybetmekten de incitmekten de korkmamaya başlıyormuş. Hayattan aldığım en büyük derslerden biri bu."
Zaman zaman başka bir hayatı arzulamış olduğunuza eminim.” Ona, “Tabii,” diye cevap verdim, ama bunun zengin olmayı, çok hızlı yüzmeyi, ya da daha biçimli bir ağza sahip olmayı arzulamaktan daha önemli olmadığını söyledim. Bana göre bu da aynı cinstendi. Fakat o, sözümü kesip şu öteki hayat hakkında ne düşündüğümü sordu. Ben de ona, “Öyle bir hayat ki, onu yaşarken, bu hayatımı hatırlayabileyim,” diye bağırdım ve hemen arkasından da, artık bıktım, diye ekledim. Bana hâlâ Tanrıdan söz etmek istiyordu, ama ona doğru ilerledim, son defa olarak çok az vaktim kalmış olduğunu anlatmayı denedim. Bu vakti de Tanrıyla kaybetmek istemiyordum.