Aklını kaybetmek, yıkılmak, sinir nöbeti geçirmek: Bunlar sevdikleri olanların ayrıcalığı. Ben sırada bekledim ve içinde ölmeyi planladığım yatağın parasını ödedim.
Yaşamımın, öyküdeki yeşil incir ağacı gibi önümde dallanıp budaklandığını görüyordum.
(...) Kendimi dalların çatallandığı noktada otururken görüyordum, incirlerden hangisini seçeceğime bir türlü karar veremediğim için açlıktan ölüyordum. İncirlerin hepsini ayrı ayrı istiyordum ama birini seçmek ötekilerin hepsini kaybetmek demekti ve ben orada karar veremeden otururken incirler buruşup kararıyor, birer birer toprağa, ayaklarımın dibine düşüyorlardı.