Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
Kavanau'nun burada izah ettiği ve çoğu zooloğun kendi önyargıları yüzünden kabul edemediği nokta, yaşamda dayatılan şartlara karşı koyan güçlerin ortaya çıktığıdır ve bu, reddedilemez bir durumdur.
Sayfa 29 - Çitlembik YayınlarıKitabı okuyor
Suçluluk duygusunun özeti sanki
Kendimize çocuğun ilk öğrendiği şeyin ne olduğunu sorduğumuzda şu kaçınılmaz sonuca varıyoruz: Çocuk, öğrenilecek hiçbir şeyin olmadığını öğrenmektedir. Çocuk, kendi davranışlarını varlığının gelişmesi için ana çıkış noktası yapmamayı öğrenmektedir. Bu öğrenilecek hiçbir şeyin olmadığını öğrenme tecrübesi, özerkliğin yanlış gelişimindeki belirleyici noktadır. Özerkliğin hasar görür ve kendi gereksinimlerimizi daha ziyade tehlikeli, hatta düşmanca şeyler olarak algıladığımız yanlış bir gelişim başlar. Özerklik ve bizi özerkliğe doğru götürme ihtimali olan her şey zamanla içimizde korku uyandırır.
Sayfa 19 - Çitlembik YayınlarıKitabı okuyor
Reklam
Bir çocuğun ağlamasını çaresizlik olarak algılamak bizi, tüm ruhsal sistemimizin yerle bir olması tehdidiyle karşı karşıya getirir. Bu yüzden anne ve babamızın bakış açısını üstlenmekte ısrar ederiz. Kendimize ihanet ettiğimiz anlarda, onlar bizi sakinleştirip pışpışlamıştır. Böylece ağlamasıyla içimizdeki yoksunluğu uyandırmış olan çocuğa işkence ederiz; her türlü yola başvurarak onu sustururuz. Çünkü biz "gerçeğe" sıkı sıkı bağlıyız ve "doğruyu" temsil etmekteyiz. Ayrıca çocuğun çaresizliği, kendimize olan güvenimizi şişirmemize yardımcı olur. Söz konusu olan kendi çocuğumuz bile olsa başkaları üzerinde iktidar, otorite ve hâkimiyet sahibi olmak benliğimizin anlamıdır.
Sayfa 18 - Çitlembik YayınlarıKitabı okuyor
Özerklik, bir insanın kendi duyguları ve gereksinimleriyle tam anlamıyla uyum içinde olduğu denge durumudur. Genelde özerklik denince, aklımıza kendi önemimiz ve bağımsızlığımız gelir. Bu, özellikle bilinçli veya bilinçsiz bir şekilde iktidar ideolojisine uygun bir kendilik için geçerlidir. Özerk olarak tasvir ettiklerimiz, bu yüzden çoğunlukla soyutlaşma üzerine kurulmuş bir kendilik fikrine hizmet etmektedir. Böyle bir kendilik'ten yayılabilecek başkaldırma bile sadece ebeveynlerin, okulun ve toplumun zihnimize sıkıştırdığı kısıtlayıcı, bozucu ve bencil özellikler kategorisini yansıtır.
Sayfa 15 - Çitlembik YayınlarıKitabı okuyor
Özerklik için verilen mücadele canlılığı geliştirir. Ama sosyalleşme sürecinde özerklik ne kadar engellenirse, o kadar aslında engellemeye çalıştığı kötülüğü besleyen bir sürece dönüşür bu. Anne baba sevgisi, kendini kabul ettirmek için boyunduruk altına girmeyi ve bağımlı hale gelmeyi gerektirir şekilde ortaya çıkarsa, topluma uyum bir çeşit itaat sınavı haline gelir. Bunun sonucunda doğan istekler, gerçek duyguların kaybına yol açarak, insanı kendi kötülüğünün kaynağı haline getirmektedir.
Sayfa 12 - Çitlembik YayınlarıKitabı okuyor
"Hiçbir zaman başkaldırma şansımız olmamışsa, asla kendi kendilik'imize sahip olamamak gibi bir anlamsızlığı yaşamak zorunda olmak kaderimizdir." Gaetano Benedetti
Sayfa 11 - Çitlembik YayınlarıKitabı okuyor
Reklam
insan kendine ihanet ederek öğrenir ihanet etmemesi gereken tek kişinin kendi olduğunu.
Şeytan Tanrı'da Benim Diyordu? Hala Diyor! İnsan olmayanı ya da olmak istemeyeni zorla insan yapacak durumda değiliz. Herkes kendi yolundan gitmeye serbesttir. Türk'ün içinde yaşayıp düzenini bozmaya kalkmayı, onu kendine kul köle etmeye kalkmayı kabul etmiyoruz. Ne zaman kabul etti ki Türkler? Bizi yaratan Tanrı kendini tanrı
“İşte bu süreç kişinin kendine ihanet etme süreci. Kendine ihanet eden, yüzyıllar boyunca ihanet etmiş bir insanlık. Ben bunun bir parçası olmayacağım. Çünkü ben kendi varoluş fikrimi geliştirmeyi tercih edenlerdenim, her cevapta değiştirmeyi değil.’’
Heidegger'den Arendt'e
Bahtiyar olunuz! Bu, artık size selamım olsun. Çünkü sadece bahtiyar olduğunuzda, bahtiyar edebilen bir kadın olacaksınız. Hayattaki bütün sürur, emniyet, huzur, hürmet ve minnetin çevresinde olduğu bir kadın. Ve böylece üniversitenin size verebileceği ve vermesi gerekeni almaya hazır durumda olursunuz. Bu durumda, sahihlik ve ciddiyet vardır. Hemcinslerinizden birçoğunun hırs ve baskı yollu bilimsel çalışmalarında bunlar yoktur, yahut bir gün herhangi bir surette çözülüveren, kişiyi çaresiz ve kendine ihânet eder durumda bırakan meşguliyetlerinde de. Tam da bu noktada, kendi zihinsel faaliyetleriniz söz konusu olduğunda, orada da kadınsı varlığın asli muhafazası belirleyici etken olmak durumundadır.
Sayfa 12 - Kaknüs YayınlarıKitabı okuyor
Reklam
224 syf.
10/10 puan verdi
·
Beğendi
SONBAHAR MASALI Herkese Merhabalar... Sizlere harika bir kitap ile geldim. Yazarımızın diğer iki kitabını ( #kırmızıliman ve #sonsuz) çok severek okumuştum. Bu kitabını da o kitaplar kadar çok sevdim ki bu yazarımızın ilk kitabı ve çok da başarılı. Zehra ile geçmişin tozlu sayfalarını aralamaya hazır mısınız? Zehra İngiltere'de hayalindeki yazarlık yerine bir dergi de çalışır. Ailesi Kıbrıs'da o ise İngiltere de kendine bir düzen kurmuştur. Bir sevgilisi vardır ama o da ihanet edince ayrılırlar ama zaten o sevgide hiç kendini bulamamıştır. Bir gün bir mektup gelir ve bütün hayatını yeni baştan yaşamaya doğru onu yola çıkarır. Çünkü bu mektup bir avukattan gelmekte ve ona rahmetli büyükannesinin miras bıraktığı bir evden bahsetmektedir. Mayi Ada'sında olan bu evi merak edip gitmek ister. Gidince ise nereden bilsin geçmiş önüne bir film gibi serilecek. Avukat'in yeğeni olan Selim ona yardım için gelir. (Ahh bekleyin ama klişe olarak aralarında bir şeyler olacak kesin dediğinizi duyar gibiyim ama değil) Kısa sürede gizemli mektuplar ve daha sonra avukatın gelmesi ile de gerçekler gün yüzüne çıkar. Zehra hep hayali olan ve ertelediği yazma işini bu hikaye için kullanmaya karar verir. Hikayeyi anlatarak onu serbest bırakıp yaşayanların da ruhunu mutlu etmek adına yazacağını söyler. Hem kendi hikayesini hem de Selim'e ait olan hikayeye de yer verip onları geçmişin yükünden kurtarmaya da niyetlenir. Bu kararlar ile Zehra da hafiflemiş hisseder. Peki geçmiş de neler yaşamıştı? Adada onu hangi gerçekler bekliyordu? Aşk onu tekrar sarıp sarmalayacak sonbaharı son bulacak mıydı? Okumadan bilemezsiniz... Kitap sizi bekliyor.
Sonbahar Masalı
Sonbahar MasalıFezile Olkanlı · Eyobi Yayınları · 202139 okunma
Şiir, şiir olarak kalmalı, dinin yerine geçmeye kalkmamalı. Buna kalkarsa, kendi kendine de ihanet etmiş olur. Hz. Peygamber, bu ölçü içinde, şiiri yüceltmiş, şiir eğitimine değer vermiştir.
‘’ Hükmeden ve hükmedilen ile ezen ve ezilen, toplumsal ilginin gerçek özgürlüğü kısıtladığı bir güç alışverişinde ortaklaşa yer almakta, buna da sevgi denmektedir. Gerektiğinde gösterilen bütün başkaldırılara rağmen, bu sisteme uyumun bedelini kendi özgürlüğümüz ve canlılığımızdan korkarak öderiz. Çünkü bir toplumun normlarına karşı gelebilmek için bu korkunun bilincinde olmak gerekmez.’’
Kavga etmemize rağmen sonunda haksızlıklara boyun eğmeye devam ediyorsak, yakınmamıza rağmen kendi umutlarımıza, değerlerimize ve potansiyelimize ihanet edecek şekilde yaşıyorsak ya da toplumun şirret, dırdırcı, öfkeli ya da yıkıcı kadın klişesine uygun davranmaya başlıyorsak, depresyon, kendine saygı duymama, kendine ihanet etme ve hatta kendinden nefret etme gibi duygularla karşılaşmamız kaçınılmaz olacaktır.
"Yapmak zorunda olduğumu hissettiğim bir şeyi asla yapmam seninle. Seninle yaptığım her şeyi isti- yorum. Seni o kadar çok istiyorum ki, bunu sana ver- mekten başka bu isteğin tamamıyla nasıl başa çıkabi- leceğimi bilmiyorum. Bu yüzden otur," dedi ve elini ona doğru bastırdı. Sonra aniden durdu. "Fantezinin, benim sana oturmanı
Sayfa 180
1.500 öğeden 1 ile 15 arasındakiler gösteriliyor.