Beğenmek ne demek bayıldım resmen. En çok alıntı yaptığım kitap oldu. Kendimi içinde bulduğum pek çok cümle vardı.
Nermin Yıldırım'ın dili kullanma şekli çok güzel oldukça akıcı.
Misafir bir akıl hastanesinde neden yattığını bilmeyen Esin'i ve bu hastane de hemşire olan Rikkat'i geçmişleri ve günümüz ruh halleriyle anlatıyor. Esin'in hastaneden nedensiz yatışına mı? Yoksa Rikkat'in yaşayamadığı hayatına mı üzükeceğini bilemiyor insan. Değişik ruh halleri arasında bir geçiş yaptırıyor.
MisafirNermin Yıldırım · Hep Kitap · 20181,749 okunma
Bir kitabı okumam için bana heyecan veren birşeyler olmasını isterim.Bu kitabı okumak için bana heyecan veren şey;yazarın ortaya çıkartmış olduğu bu felsefi görüşün arkasındaki etkenlerin çok daha anlamlı ve derin olmasıyla beraber kitapta geçen hikayenin gerçek hayattan olmasıdır.Böylelikle yazar edebi yönüyle felsefi bilginliğini harmanlayarak
Huzursuzluğun Romanı: Huzur.
Tanpınar okumak kültür, edebiyat, tarih, musiki, felsefe, psikoloji tüm bilimleri okumak demektir. Hayatımda okuduğum en katmanlı kitaplardan biri oldu. Tanpınar şiir susma işidir, o yüzden tüm sustuklarımı romanlarımda yazdım demiştir. Ama ne yazmak...
Roman huzursuzluğun romanı. Dört bölümden oluşur: İhsan, Nuran,
En çok altını çizdiğim, bazı cümlelerini tekrar tekrar okuduğum, bazı cümlelerden sonra kitabı kapatıp kendimi sorguladığım, bazı cümleleri ise ben yazmışım gibi hissettiğim Düş Kesiği romanı ile Güray Süngü'yü tanımıştım.
Pencereden romanının ise daha ilk cümlesinde altını çizip üzerine düşünme ihtiyacı hissettim. Sanki ben yazmışım gibi hissettiğim çok az cümle, kaleminde kendimi bulduğum çok az yazar oldu. Üslup olarak biraz karmaşık olduğunu söylemem gerek ama bazı cümleler öyle vurucu ki...
Ayhan, hayata hepimiz gibi kendi penceresinden bakan biri ama herkesten farklı. Kendisi de farkında bunun, zaman zaman garip olduğunu düşünüyor. Mesela kimseye tam anlamıyla yakın hissetmediği için herkese "siz" diyerek hitap ediyor. Hayatı boyunca kendinden beklenenleri yapmış, kendini ifade etmekten bile çekinen, çocukken sokaktaki oyunlara bile karışmaya cesareti olmayan, iç sesiyle arkadaş olmuş dış sesini sessize almış biri Ayhan. Hayata baktığı pencereyi o mu seçmiş yoksa seçmek zorunda mı bırakılmış ona siz karar verin.
"Düş Kesiği" ile yaralanmış ruhların "Pencereden" izledikleri hayatları...
karakterin iç çatışmaları ve insanların aşağılık görülen mücadeleleri başta olmak üzere okurken sürükleyen bir kitaptı. kitaba "ben hasta bir adamım" diye başlayan Dostoyevski, dünyadan kendini soyutlayan ve kendini yerin altında gören karakterin isteri buhranlarını her okura hissettirdiğine eminim. zira kendinizi sürekli karakteri
Bu güne kadar okuduğum kitaplar arasında beni en çok etkileyen, defalarca kendimi sorguladığım, okurken kaybolup kaybolup sonrasında kendimi bambaşka bir şekilde bulduğum bir kitap oldu benim için. Neredeyse her satırının altını çizdim. Kitaplığımda başka, kalbimde başka bir yeri var.. :)
Yazacağım birkaç cümle bu kitabın yanında sönük, basit ve önemsiz duracağından; tanımını yapmak için kullanacağım her kelime kifayetsiz kalacağından ötürü lafı çok fazla uzatmak istemiyorum. Çünkü bu kitap üzerine sayfalar dolusu inceleme, tez çalışmaları hatta başka başka kitaplar bile yazılabilir.
Bu dünya üzerinde hem en gerçek hem de en imkansız; hem en güzel hem de en acımasız; insanın ruhunun dimağında kalan, geçip gitmesini istemediği ama kurtulmak için de dualar ettiği duygu üzerine, 'Aşk' üzerine yazılmış nadir eserlerden bir tanesi. Aşk dediğime bakmayın, biz afallayıp kalmayalım diye anlayabileceğimiz en basit haliyle kaleme almış yazar -ki bu hali bile üst düzeyde- ama bahsi geçen Aşk bildiğimizden çok çok ötede...
'Binlece aşk romanı yazılmış, aşkın romanı yazılmamıştı.' diyor
Mustafa Ulusoy . Gerçekten de dediği gibi.
Şimdiden keyifli okumalar :)
“Yaşayan her insan kadar pişman ve ölen herkes kadar da eksik işte…”
İnceleme mi bu yoksa bir histeri krizi sonrası bir karalama mı emin değilim. Öncelikle bu kitapla hepimizi tanıştıran
Yüksel Yüksel beye teşekkürle başlamak istiyorum. Israrla, şiddetle ve gözlerinden okunan bir gururla tavsiye etmişti bizlere. Birçok okur dostumuz tavsiyesine uyup
Şimdiye kadar okuduklarım arasında aşkı en yoğun olarak işleyen kitap oldu sanırım. Aslında başka birçok kitap okudum böyle ama gerek olaydan çok karakterlerin ilişkiye dair duygu ve düşüncelerinden bahsediyor olması, gerekse ilişkileri birçok yönden ele alıp günün sonunda o doğal anlaşılamazlığıyla bırakması ilk sıraya koymama neden