Bir öğrenci odası, başlangıçta küçücük de olabilir, duvarlarda kitaplar, masanın üstünde küçük bir ocak, kendin yemek yapmak için. Köşede güzel bir iskelet ve pencerelerde bir yığın çiçek..
“Bir hayatın var unutma; başkasının senden istediği hayatı değil, kendi seçtiğin hayatı yaşa. Kendi hayatının kahramanı ol, mağduru değil. Seçimlerinin sorumluluğunu üstlen, kimseyi suçlama. Kendi hikayeni kendin yaz. Sana ayrılan süre içinde olabilecek en güzel şekilde yaz. Canla başl, ağlayarak, gülerek, düşerek, kalkarak, öğrenerek, anlayarak, anlamaya çalışarak yazmaya devam et. Hatalarının üzerine kırmızı çizgiler çekmeden, hüsranın öğrettiklerine hürmet ederek, düştüğünde yere biraz oturup dinlenerek, sonra kalkıp tozlarını silkeleyerek yola devam et kızım. Karanlık yoğunsa ışığını kendin üret, küçük adımlarla da olsa yürümeye çaba sarfet.”
Reklam
İçinde yaşadığımız gerçeklikten farklı bir gerçeklik hayal edebiliriz ve onu gerçekleştirmek için çabalayabiliriz.
Biz ne yaşıyoruz ne de anlıyoruz, başkalarına anlatmakla geçiyor ömrümüz. Bir ağaç, kuş, böcek filan, yaşadığı kadarını tanımlamaya çalışır kendine. Gerçek gibi bir dertleri yoktur; o yüzden yalan da söylemez ağaçlar. Yalan ile gerçek arasında çırpınan tek sefil yaratık, kendi kelimelerine teslim olmus insandır. Çünkü hayatı kelimelerle yeniden kurduğun zaman rahat edersin, gerçeğe sahip olduğun vehmine kapılırsın. Buradaki patikayı oradan geçerken kendin açtın ama bunu bilmezsin. O patikayı doğanın zorunlu bir parçası sanırsın. Sonra patika çatallanınca da şaşırırsın. Aslında iki yol da senin yürümeni kolaylaştırır belki ama güzelleştirmez. Bizim derdimiz güzel yürümek değil, kestirmeden gitmek. Kısacası ikili kavramlar bizi güdükleştirir, yaratıcı yanımızı tüketir. Bir yere gelir, orada bir sey görürsün ama onun yalan mı gerçek mi olduğunu anlayamaz, bocalar durursun..
Öyle yaşayacaksın ki, kendin bir türlü olgunlaşamadan, arkanda olgun ürünler bırakıp yürüyeceksin - ancak da olgun olduklarında bırakacaksın onları ardında ... Çünkü sen kendin de, olgun hale geldiğinde, kendi ardında kalacaksın - bırakacaksın kendini ki, ardında kalsın ...
Sayfa 97
İçi boş bir meselenin peşinden koştuğumuzda, aslında hayata ne kadar tutunamadığımızı kendimizden saklamaya çalışırız. Hayata tutunmak yerine, tabiri caizse boş bir meseleye tutunuruz. O bizi ayakta tutar. Onun üzerinden canlı olduğumuzu sanırız. Ama kaçırdığımız nokta şudur: Boş bir meseleye tutunmakla meşgulken hayata daha da tutunamaz hale geliriz. Buradan tek bir çıkış var: Bu boş meseleye tutunarak ben hangi ihtiyacımdan, hangi deneyimimden uzak durmaya çalışıyorum sorusunu kendimize sormak. Çok heyecanlanmayın; cevap kendini bir seferde göstermeyecek. Ama sabırla kendimize bu açıdan bakmaya devam etmek bizi özgürleştirecektir.
Reklam
“Issız yerlerde kendin için bir âlem ol.”
Sayfa 34 - Türkiye İş Bankası Kültür YayınlarıKitabı okuyor
Gülümsetti
''En güçlü kimliğe ona ‘sahip olduğunu ’ farketmediğin zaman sahipsindir; sadece o kimliksindir. Yani, kendinin en az farkında olduğun vakit en çok kendin olduğun vakittir”.
Sayfa 61
Ve sonra aklıma shakespeare'in şu düşüncesini getirdim: "Ben hep mutluyum biliyor musun? Çünkü hiç kimseden bir şey beklemiyorum. Beklenti her zaman zarar verir. Hayat kısa, bu yüzden hayatını sev ve mutlu ol. Gülümsemeyi sakın bırakma. Kendin için yaşa ve konuşmadan önce dinle. Yazmadan önce düşün, harcamadan önce kazan. Dua etmeden önce inan, vazgeçmeden önce dene. Nefret etmeden önce sev, ölmeden önce yaşa "
“Sen eskiden bu düşüncelere inandığından ve kendini orada zannettiğinden, bu seviyede sürekli anlatılan bu filmin kahramanını ‘kendin’ , filmi de ‘yaşamın’ zannediyordun.”
Sayfa 215 - Mona KitapKitabı okudu
1,000 öğeden 1 ile 10 arasındakiler gösteriliyor.