+326
Dalgaların sürekli çarptığı kaya gibi ol: Sağlam, hareketsiz durur kaya ve yatıştırır etrafında suyun öfkesi­ni. "Ne talihsizim ki bu benim başıma geldi." Hayır talihsiz değilsin, "Bu benim başıma geldiği için talihliyim, zira bana hiçbir zarar veremedi ve şu andaki, ya da gelecekteki yaşa­mım için de korkmuyorum," demeli. Çünkü herkesin başına talihsizlik gelebilir, ama herkes talihsizliği zarar görmeden atlatamaz. Öyleyse neden talihsizlik değil, talih olmasın? Yani insanın talihsizliğinin, insanın doğasının sapmasından kaynaklanmadığını mı söyleyeceksin? Peki insan doğasının iradesi ya da amacıyla uyumsuz olmayan bir şeyin, bu do­ğadan sapma olması mümkün mü? Peki nedir bu irade ya da amaç? Biliyorsun ne olduğunu. Başına gelen şeyler adil, cömert, gösterişsiz, aklı başında, telaşsız, dürüst, mütevazı, özgür olmanı, insanın kendine has doğasını var eden diğer bütün özelliklere sahip olmanı engelleyebilir mi? Kalan gün­lerinde, sana acı veren her şeyde bundan faydalan: "Bu bir talihsizlik değil, aksine buna yiğitçe katlanmak talihtir."
Sayfa 54
TÜRK İNSANLIK AHLAKI ÖĞRETİLERİ İnsanlık tarihi boyunca hiçbir inanç Türk insanlık öğretileri ve ahlak inancı kadar huzur vermemiştir. Gök Tanrı inancı öğretileri demekte yanlış olmaz. Türk insanlık ahlakı öğretilerine Ruslar Şamanizm dediği için bu şekilde bilinçli ifade edilmektedir. Türk insanlık ahlakı öğretilerini bir ideoloji içine
Reklam
Tasavvuf düşüncesinin zirvesi kabul edilen İbn Arabi (öl. 638/1240), kelâm mektebinin son güçlü mümessili Fahruddin Razi (öl. 606/1209) ve Selefiye hareketinin en üst temsilcisi İbn Teymiye (öl. 728/1328) birbirlerine yakın zamanlarda ve muhitlerde yetişip eserlerini verdiler. Bu üç önemli şahsiyetten sonra gelen İbn Haldun (1332-1406) böyle bir kültür birikimini en iyi şekilde değerlendiren ve el attığı sahalarda kendine has eserler ve etkiler bırakan önemli kişilerden biridir.
Dergah YayınlarıKitabı okuyor
"Dalgaların sürekli çarptığı kaya gibi ol: Sağlam, hareketsiz durur kaya ve yatıştırır etrafında suyun öfkesini. "Ne talihsizim ki bu benim başıma geldi." Hayır talihsiz değilsin, "Bu benim başıma geldiği için talihliyim, zira bana hiçbir zarar veremedi ve şu andaki, ya da gelecekteki yaşamım için de korkmuyorum," demeli. Çünkü herkesin başına talihsizlik gelebilir, ama herkes talihsizliği zarar görmeden atlatamaz. Öyleyse neden talihsizlik değil, talih olmasın? Yani insanın talihsizliğinin, insanın doğasının sapmasından kaynaklanmadığını mı söyleyeceksin? Peki insan doğasının iradesi ya da amacıyla uyumsuz olmayan bir şeyin, bu doğadan sapma olması mümkün mü? Peki nedir bu irade ya da amaç? Biliyorsun ne olduğunu. Başına gelen şeyler adil, cömert, gösterişsiz, aklı başında, telaşsız, dürüst, mütevazı, özgür olmanı, insanın kendine has doğasını var eden diğer bütün özelliklere sahip olmanı engelleyebilir mi? Kalan günlerinde, sana acı veren her şeyde bundan faydalan: "Bu bir talihsizlik değil, aksine buna yiğitçe katlanmak talihtir."
Rutinin o kıyıcı rotasında yaptığımız, yapmak zorunda kaldığımız şeyler, iletişim kurmak zorunda olduğumuz insanlar... Tüm bu zorundalıklar zorbalığında, ruhumuzun teskin olduğu kendine ait odasında "Bize ait olan, ne kadar uzakta?" Göç yalnızca mekâna has değil. Zihne, ruha, kalbe, bağlara da has. İnsan bazen bir bilinç düzeyinden, bir ruh hâlinden de göçmek istiyor. Ait olduğu yere, ait olduğu yere. İsmet Özel'in o sırlı mısrası "Bize ait olan ne kadar uzakta?" nın peşinde gitmek arzusuyla tutuştuğu yeri ait olduğu yer sanıyor insan. Oysa kaçtığımız, gittiğimiz değil; kalmak istediğimiz yer, ait olduğumuz yer. Sebepsiz durgunluk çoğu kez sessiz bir huzursuzluğu saklıyor. İç, zihni bulandırarak ait hissetmediği yerde olduğunu hatırlatıyor. Düşün ve bul "huzursuz ol, hareket et ve ait olduğun yere git" diyor.
"Dünyada aklı başında olmanın tek yolu birey, kendine has bir birey olmaktır.Sen kendin ol."
Sayfa 184Kitabı okudu
Reklam
84 öğeden 1 ile 10 arasındakiler gösteriliyor.