Nasıl döneceğiz ona?
diye sorar çocuk.
Şu çiçekleri görüyor musun? Kurumuşlar. Bunların renk renk açıldığı mevsimi hatırlıyor musun? Şimdi yok işte onlar, ama sahiden yok mu?
Öyle mi oluyor, diye bakar çocuk.
Gününü değerlendirmeye bakacaksın.. günün nasıl değerlenir, bak anlatayım: şimdi ömrünü bitmiş say, ömrün bitmiş de sen yalvarmış, yakarmışsın, sana gözyaşların için cabadan bir gün daha vermişler.. işte şu anda da o bir tek son günün içinde bulunuyorsun.. işte o son günde ne yapacaksan, her gün onu yapacaksın.
Eskiden gerçek din âlimleri vardı. Onlar, kitapların iki kapağı arasındaki zihin karıştıran meseleleri bilir, okur, ge- rekirse bunları kendi aralarında tartışırlardı. Müslümanların kafasını karıştırmamak, zihnini bulandırmamak için bu ko- nuları uluorta konuşmazlardı.
Bugün sözde din âlimleri var. Onlar, halkımızın anlamakta zorlanacağı konuları televizyonlara taşımaktan, bu konular üzerinde uzun uzun konuşup tartışmaktan geri durmuyorlar. Halkın din ve îmân sağlığını düşünmeden, bir ilmihâl meselesini konuşur gibi ve sanki bu zihin karıştıran meseleleri bilmeye ihtiyaç varmış gibi, onları ballandıra ballandıra gündeme getiriyorlar. Horoz dövüşüne meraklı olanlar da, televizyon başında çaylarını yudumlarken, onların şaklabanlıklarını kâh gülerek, kah şaşırarak seyrediyorlar. Sonra da o konuları, günlük sohbetlerinde dile getiriyorlar.