Rivayete göre, Muhammed(Hz) hastalık derecesindeki uyku düşkünlüğünden kahve sayesinde kurtulur. Arap tıp
literatüründeki bazı bilgilere göre, kahve 10. yüzyılda ilaç olarak
kullanılıyordu. Fakat kahve İslam aleminde bile nispeten geç bir
tarihte -ancak 15. yüzyılda- halkın içeceği haline gelmiştir.
Tuz üreten kentler adlarını tuzdan alır: Salzburg, Salzgitter, Salzwedel vb. Antik
Yunan' da misafire tuz ve ekmek ikram edilir, çünkü bunlar hayatı ve konukseverliğin kutsallığını simgeler.
“Kahve… gösteriş yapmaya vesile olduğu için de 17. ve 18. yüzyıllarda saraylıların ilgisini çeker.”
-Keyif Verici Maddelerin Tarihi, KırmızıKedi Yayınları, syf: 28
Bir masalda en küçük kızın babasına duyduğu
sevgiyi tuz sevgisiyle kıyaslaması ne kadar garip gelir bize:
"İçinde tuz yoksa, en iyi yemek bile lezzetli değildir, o yüzden
ben babamı tuz kadar severim
Bu dolaysızlığı nedeniyle, içmenin ilkel insan için tehdit kar bir yönü vardır. İnsan bir başka şeyin ruhunu içerek içine aldığı ölçüde, kendi ruhunu yitirir. Bunun klasik örneği şaraptır. Şarapla sarhoş olan insan artık kendi ruhuna sahip değildir, şarabın ya da şarap tanrısının ruhuyla doludur.
Afyon hem müthiş bir kar bırakır, hem de satıldığı halkları uyuşturur. Afyon düşlerine dalan biri, sömürgeciliğe karşı ayaklanmak bir yana, sömürgecilik karşıtı fikirlere bile kapılmaz.