Home
Search
What to Read?
Sign In
Sign Up
Shopping
Explore
Books
Authors
Readers
1000Kitap Android ApplicationFREE – Download from Google Play
1000Kitap iOS ApplicationFREE – Get it from App Store
©2024 · 1000Kitap Web Application · 2.37.24
Beni öncelikle ismiyle kendine çeken bir kitaptı. Daha sonra hiçbir inceleme okumadan arka kapak yazısını okudum, ön fikir edinmek mahiyetinde. Sonra dedim ki ben bunu okumalıyım.
Eser oldukça hacimli ve bir çırpıda okunabilecek içerikte değil.
Okumaya başladığınızda her ne kadar farklı bir ülkeden bir yazar yazmış olsa da şiddetin ağır patolojik
Kitabı yıllar önce tez konumu belirlemek için danışman hocamın tavsiyesiyle aldım. Şuan kitap tam bitmedi hala okuyorum. Tez hocam ile tüm ilişkim bitti atıldım ve aftan geri dönerek tezime başladım şuan son aşamalarındayım ve kitaba bir süre ara verdim. Okurken ozaman ki tez hocamın neden bu kitabı bana önerdiğini anladım. Kitap yeni nesil gençlere sürekli bir eleştiride bulunuyor. (Aynı ozaman ki danışman hocam gibi) Tabi ki burada yapmış olduğu araştırma sonuçlarının etkisi de var. Ama okurken sürekli sorguluyorum. Bana göre zaman ve teknoloji nasıl ilerliyorsa gençler de o şekilde değişiyor ve belkide bu değişim bir ilerlemeden kaynaklanıyor. Bunu eski nesille karşılaştırıp gerileme olarak lansetmenin doğru olmadığı kanaatindeyim. Günümüzdeki gençlerin 70 lerdeki gençler gibi olmasını beklemek doğru değil.Her okuduğum cümlede yazara verecek bir cevabım var. Üzerinde konuşularak geliştirilmesi ve müdahale edilmesi gereken çok şey var. Nesiller arasında köprü olmak gerekiyor ayrıştırarak etiketleyerek olumlu bir sonuca varılabileceğini düşünmüyorum.
Başarı her zaman mutluluk getirmez...
"Jack London'ın 'Martin Eden'ını okuduktan sonra, kelimenin tam anlamıyla derinden etkilendim. Kitap, bireyin içsel dünyasını ve toplumsal beklentilerle olan mücadelesini o kadar güçlü bir şekilde işliyor ki, okurken Martin'in hırslarıyla, hayal kırıklıklarıyla adeta bütünleştim. Kendi sınırlarını zorlama arzusu ve bunun getirdiği yalnızlık, çoğu zaman kendi hayatımda hissettiklerimle paralellik gösterdi. London bu eserde, başarının ve kişisel gelişimin ne yazık ki her zaman mutluluk getirmediğini, hatta bazen insani maliyetinin çok ağır olabileceğini acı bir şekilde gözler önüne seriyor. Bu kitabı okuduktan sonra, kendi hayatımda neyin gerçekten önemli olduğunu bir kez daha sorgulamaya başladım. Martin Eden, sadece bir kahraman değil, aynı zamanda benim gibi birçok okuyucunun da iç sesi oldu."
Eskiden olsa çok seveceğim bir kitap olurdu ama bu tür de o kadar çok kitap okudum ki bu oldukça sıradan geldi. Kötü değil asla ama beni hiç şaşırtmadan belli bir çizgide ilerleyip bitti kitap. Kitabı kapadığım da şey dedim biz bunları geçtik daha vahşilerine geldik.
Kitapla ilgili söyleyebileceğim en güzel şeylerden bir tanesi bel altı imaların olmadığı argo kelimelerin uçuşmaması oldu. Puanımı bu yüzden yüksek tuttum özlemişim vallahi böyle argo kelimelerin bizi boğmadığı kitapları. Ne kadar sevmiş olsam da bizde çıkan bir önce ki kitabı Gothikanadan nasibimizi almıştık bu konuda.
Karakterlere gelecek olursak Tristan Caine asla anlatıldığı gibi kötü bir karakter değildi bence. Kötü olmadığı gibi bir mafya için oldukça centilmendi.
Morana da güçlü, kararlı verdiği kararların arkasında duran başladığı çizgiyi bozmayan güzel bir karakterdi.
Merak ettiğim Dante ve Amaranın hikayesine bir kitap daha var o biraz üzdü. Kitapla ilgili eleştireceğim bir şey var ki bir yerden sonra o kelimenin geçtiği yerleri saymaya başladım Viski gibi olan sesi. Hayy dedim sesine de viskisisine de yetti gari.
US || EMRE TİMUR
“Hayat sizin güldüğünüzden çok daha komik ve sizin ağladığınızdan çok daha hüzünlü.”
Herkese merhaba bugün Emre Timur beyin kaleminden elimdeki son kitabı ile geldim ama daha okuyacaklarım var tabiki bitti mi bitmedi hemen diğerleri alınacak. Yazarın huzurunuzu kaçırmaya geldim dediği kalemini sevdim o yüzden huzursuzluğa devam. Çünkü tıpkı yazarımızın dediği gibi bir iç çatışması bir kendisiyle kavgası olacak insanın ki bir şeyleri başarabilsin. Adım atabilsin bende buna inanıyorum.
️ ❝ Mühim nokta şurası ki bu kitap akademik felsefe ile ilgilenenler için duruşumu anlayabilecekleri ama dipnot ve haşiye göremeyecekleri için de hafif bulabilecekleri bir kaynak, çünkü vesika fareliği yapmak istemedim. Yine de mürekkebini yalamışlar için istifade edilebilir bir kitap, fişekleyici bir çakmak ve keyifli düşünme aracı olsun istedim. ❞ demiş ve başlamış yazmaya. İyi ki de yazmış.
Bir çok konuda farklı bakış açısı ve kendine has kalemi ile yine bizleri düşünmeye, aklımızın sınırlarını zorlamaya ki bence motive de etmeye yarar bir felsefik bir eser daha sunmuş. Yavaş yavaş sindirerek okunması gerektiğini artık benimsedik yazarın kaleminin ki asla öyle üstün körü geçilecek şeyler değil. “Felsefe yavaşlamaktır bende yavaşladım.” Dedi bizde okurken yavaşlamak zorundayız ki sindirelim.
Sırada benim için “Kuklacı” kitabı var onu alıp hemen okumak istiyorum. Sizde böyle derin ve felsefi kitapları seviyorsanız yazarın kalemiyle tanışmalısınız. Tavsiyemdir.
“Sen kendin ol, sonra olanları seyret, sonra sev.”
”Herkesin yanında konuşulur ama birlikte susmak özeldir.”
.
Güçlü iletişim becerilerine sahip olmak ve insanların ilgisini çekmek, fenomen olmak için kişilerde etki bırakacak içeriklere sahip olmak gerekir. İşte kitaptaki hikaye anlatıcısı Balkabağı da onlardan biri. İsminde bile ince bir düşünce gizli olan bu anlatıcı bize konuşulmayanları anlatıyor. Hani ‘laf etti Balkabağı’ deriz ya, işte
6'dan 66'ya - Dert çok da taşıyacak omuz yok/SEVGİ
Hepimizin bildiği,
Hepimizin sevdiği bir yazarla giriş yapıyor dergi nisan sayısına:
"Çünkü sevdim
Ve ben kalbiyle yaşayanlar
Zümresindenim."
Hangi yazarın hangi kitabından sizce?
Yorumlarda belirtmek ister misiniz?
Ayın teması olan "Sevgi"ye ne kadar uygun değil mi? Kalbiyle yaşamak... Yeterince duygusal insanlarız
Kitapla alakalı incelemelerde genel olarak sorun beklentinin yüksek olması, benim incelememin de ilk sıkıntısı bu olacak maalesef. Fantastik kurgu beklemiyordum, kitabın türü de öyle değil zaten ama bu kadar güzel bir konunun bu kadar kötü şekilde harcanması beni üzdü. Kısaca özetlemek gerekirse Corvina şizofren bir anne babanın çocuğudur. Babası o bir yaşındayken intihar edince ona annesi bakmaya devam etmiştir, fakat 18 yaşında Corvina bir sıkıntı olduğunu fark edince annesi kliniğe yatırılır ve üç sene sonra hiç duymadığı bir üniversiteden teklif aldığında hayatına yeniden başlamak için Verenmore Üniversitesi'ne gider ve orada profesör Vad ile tanışır. Kitap fantastik olmaya inanılmaz derecede yatkın, ve keşke de olsaymış inanılmaz güzel bir konu boşa gitmiş gibi hissettim. Kitabın zaten +18 içerdiğini ilk sayfadan yazar size açıklıyor ama kitapta gördüğüm sahneler ve konuşmaları kendi adıma konuşursam bu gotik tarza yakıştıramadım. Çok kaba ve gereksiz gelen bir sürü yer vardı ki bu türde kitapları da çok okudum. Yazar ve kitap hakkında fazla pr yapıldığını düşündüm çünkü sosyal medyada bloglarda vs herkes kitabı ve yazarın kalemini yerlere göklere sığdıramıyordu. Dark Romance temasına da uymuyor bazı incelemelerin aksine. Gotik havasını sevenler için kesinlikle önerebileceğim bir kitap ama onun haricinde tavsiye edemiyorum maalesef.
