Alıntı gibi alıntı
"Demek ki, insanlar benden inanmak kabiliyetini almışlar... Ama şimdi inanıyorum... Sen beni inandırdın... Seni seviyorum... Deli gibi değil, gayet aklı başında olarak seviyorum..."
Maria PuderKitabı okuyor
"Nietzsche'nin Zerdüşt'ün başına yazdığı söz, bütün felsefe metinleri için geçerlidir : "herkes ve hiç kimse için"... bu da şu demek : anlayabilecek durumda olan herkes anlayabilir; ama, işte, hiç kimse o durumda değil..."
Reklam
Karşılıklı yardımlaşmalarda, sanki karısının değil de, bir izci kampındaki arkadaşının yükünü hafifletmek istercesine davranıyordu. Ve benim için en önemlisi, tenezzülleri yüksek bir adamdı, olur olmaz şeylere gönül indirmiyordu. Belli ki, hayatta yeterince şey görmüş, tanımış ve anlamıştı. Dünyayı kendine göre bir mizah duygusuyla ciddiye alıyordu. Anlayacağınız, ona hayranlığım gün günden artıyordu.
Yaşamak istiyorsun: Yaşamayı bi­liyor musun ki? Ölmekten korkuyorsun: Peki bu sürdüğün yaşam, ölüm değil de nedir? Caligula bir gün Via Latina'dan geçerken tutuklulardan biri, sakalı göğsüne kadar uzamış yaşlı bir adam, ondan öldürülmesini rica etmiş. İmparator da "Şimdi yaşıyor musun sanki!" demiş.
“Gerçek şu ki, bu oyunda ne kadar süre olduğun hiç önemli değil. Şimdi oyunun içinde misin? “
Düşüncenin ikbal çağı ülkenin idbar çağıdır. Roma'da da öyle. Serazat düşünce iktidardan ne zaman iltifat görmüş? Onaltıncı asırda sanat ve edebiyat en parlak çağlarından birini yaşıyordu, kan ve ateş içinde bir gelişme. Fikrî tekâmülün mihrakı: fert. Yaratış ferdin eseri, toplumun eseri değil. Bazen bir isyankârdır aydın, bazen bir münzevi. En büyük zekâlar toplumları tarafından mahkûm edilmiş: Buda, Sokrat, İsa. Dâhilerde fikir gücüyle içtimaîlik birleşmez. Bu seyyaliyet, orta kabiliyetteki insanların imtiyazı, başarıya götüren bir imtiyaz. Dahi, sosyal ırmağın akış istikametinde değildir... Akıntıya kürek çeker. Ancak ölümünden sonradır ki, dalgalar onun kayığını da suyun akışı istikametinde sürükler.
Reklam
"Biliyorsunuz ki, ben öldüğüm zaman siz yatağımın etrafinda toplanmıştınız. Hepiniz ilk defa bir insan görüyormuş gibi beni seyrediyordunuz Hakikatte beni ilk defa seviyordunuz. Bense dostlarımın ilk samimi toplantısını etrafımda görerek kendimi mesut hissediyorum. Siz bende gizli niyetler araştırmıyordunuz. Hepiniz de ilk defa kalbinizle yanıma gelmiştiniz. Allah'ın yarattığı gibi birer insandınız. İlk defa olarak beni yalnız benim için, evet ne servetim, ne kuvvetim, ne de aranızdaki silik hayalim için, hatta içinizden bazılarının benimsediği fikirlerim için de değil, yalnız benim için sevdiğiniz o sahne, herkesin ömründe ancak bir defa yaşadığı sahne idi. Her insanın ancak ölürken elde edebildiği o ânı ben dünyada yaşarken elde etmeyi çok özlemiştim."
Değil
Bilmem ki nasıl anlatsam; Nasıl, nasıl, size derdimi! Bir dert ki yürekler acısı, Bir dert ki düşman başına. Gönül yarası desem… Değil! Ekmek parası desem… Değil! Bir dert ki… Dayanılır şey değil.
Henüz tanışmamışlardı. Birini görmek, adını bilmek, selamını almak değildi ki tanışmak. Birbirimize bulaştırdığımız düşünceler, fikirler, duygular olmadan nasıl tanışıklık olsundu... Gerçek tanışma, fikrin hissini karşındakine bulaştırmak değil miydi?
Değil mi ki, bir yere kilitlenmiş Bir küçük iyiliktir aşk, Değil mi ki, billurdan bir yalan dünya Bırak ersin o tamama Gel bak tepeden bir nehir manzarası göstereceğim sana.
Sayfa 35
1,000 öğeden 1 ile 10 arasındakiler gösteriliyor.