Beni benimle bıraktığın
ihtimallerin aydınlattığı
sokak lambasının altında yazıyorum
son şiirimi sevgilim.
madem sözlerin yalandı
gözlerin de mi yalandı
derdim önceden.
Bir yalan sözde olunca
Romanın Macerası: Bozkurtların Ölümü Atsız'ın, tarihin tozlu sayfalarından çıkardığı Kür Şad'ın hikâyesidir. 639 yılında Çin sarayını basan 41 yiğidin hikâyesini Atsız Fransız kaynaklarından, muhtemelen Hüseyin Cahit'in De Guignes tercümesinden, daha üniversite yıllarında okumuş olmalıdır. Çin kaynaklarında Cie-şı-şuay olarak geçen
TOZLU SAHİFELERDEN ÇIKIP YÜREKLERE YERLEŞEN KAHRAMAN: KÜR ŞAD (BOZKURTLARIN ÖLÜMÜ)
Olay Örgüsü
İncelemeye geçmeden önce romanın genişçe bir özetini vermek faydalı olacaktır.
Olay 621 yılında, bir yaz gecesi başlar. Yüzbaşı Işbara Alp'ın buyruğundaki Gök Türk erleri bozkırda uyumaya çalışmaktadırlar. Ertesi gün Çin'e akın
Türk Edebiyatı'nın en kıymetli eserlerinden biri.Yazar ele aldığı merkeze oturttuğu karakterle, psikolojik çıkarımlarla ve içselleştirdiği kalabalıklar ardında yalnız bir kalp olgusuyla tekrar düşünmemiz, kendimizi sorgulamamız gerektiğini hatırlatıyor bizlere.Ve kitapta başkalarının istediği gibi yaşayan Raif Efendi'nin neden böylesine
Oysa o adam yaşlarında onlarca insan sokakta açlıktan ölürken kimsenin umurunda olmuyordu. Bu ülkede herkes eşittir ama bazıları daha eşit. Biz mi? Biz kimiz ki? İnsan olan sokakta yaşar mı zaten? Çalış kazan.
Öldürmek lazım. Yaşamak için öldürmek lazımdır. Evvelâ babayı öldürmek. Evvelâ, en sevileni öldürmek. Sevmek, öldürmektir.
Bu doğru: Sevmek öldürmektir.
Sen ve ben, kimiz? Kadın ve erkek.
Sen ve ben, ne yapıyoruz? Her kadınla her erkeğin yaptığını: Hem sevişiyor, hem birbirimizi yiyoruz.
Cidden sevişiyor muyuz?
Biz mahkûmuz: Sevişmeye ve birbirimizi yemeye... Tarih bunun hikâyesidir. İki insan, hele kadın ve erkek, birbirinin ebedi dostu ve düşmanıdır. Daima sevişecek ve didişeceklerdir. Aşk, erkekle kadın arasındaki harpte, iki tarafın yorgunluğundan gelen ve gene kavga ile biten muvakkat bir mütarekeden başka bir şey değildir: Dostluk ve öteki sevgiler gibi...