Deniz ile İsrail sınırı arasında, hepi topu kırk kilometre uzunluğunda ve hiçbir yeri on bir kilometreden geniş olmayan bir kara şeridinde, yani Gazze'de, yaklaşık 1,5 milyon Filistinli vardı ve bunların yarısı BM yardımlarına muhtaç mülteci kamplarında yaşıyordu. Yaklaşık sekiz bin Yahudi yerleşimci ve onları koruyan elli bin İsrail askeri, Gazze şeridinin diğer sakinleriydi. Toprağın üçte biri ve su kaynaklarının çoğu onların denetimi altındaydı. Batı Şeria ve Kudüs çevresinde yaklaşık dört yüz bin Yahudi yerleşimci yaşıyordu. Batı Şeria'daki Filistinli nüfusu iki milyondan fazlaydı, ancak toprakların yüzde 70'inden fazlasının, su ve elektrik kaynaklarınınsa tamamının kontrolü İsraillilerin elindeydi. Dahası Filistinlilerin büyük bir çoğunluğunun kullanmasının yasak olduğu ana yolları da İsrailliler denetliyor, kontrol noktaları ve gece sokağa çıkma yasağı gibi yöntemlerle tüm Filistinlilerin hareketlerini kısıtlıyorlardı.
Sayfa 211 - Say YayınlarıKitabı okudu
Balfour Deklarasyonu, 1917
İngilizlerin imzaladığı ve tüm anlaşmalar arasında en kapsamlı sonuçlara yol açacak olan üçüncü anlaşma, 1917 yılının Kasım ayında duyurulan Balfour Deklarasyonu oldu. Aslen İngiltere Dışişleri Bakanı Arthur Balfour'un önde gelen İngiliz Yahudilerinden Lord Rothschild'e yazdığı ve Filistin'deki Yahudiler için inşa edilecek bir milli yurda verilecek desteği dile getirdiği bir mektuptan ibaretti. İngiliz hükümetinin bulunduğu taahhüt hepi topu kırk sekiz kelimeden oluşuyordu: "Majestelerinin Hükümeti, Filistin'de Yahudiler için bir milli yurt kurulmasını olumlu karşılamaktadır. Hükümet bu konunun hayata geçirilmesi için elinden geleni yapacaktır. Hâlihazırda Filistin'de yaşayan Yahudi olmayan toplulukların medeni ve dinî haklarına yahut başka ülkelerde yaşayan Yahudilerin hak ve siyasi statülerine zarar verebilecek herhangi bir adımdan kaçınılması gerektiği açıkça anlaşılmaktadır." İngilizler deklarasyonda kullandıkları ifadelerde son derece dikkatliydi. Kendine ait sınırları ve bağımsız bir hükümeti olan bir devleti değil, kasıtlı olarak son derece müphem bırakılmış bir kavram olan "Yahudi milli yurdu"nu desteklediklerini beyan ediyorlardı. Buna rağmen, Yahudilerin çoğu sonraki otuz yıl boyunca bu deklarasyonu, İngiliz hükümetinin Yahudi devleti kurulmasına yardım edeceği yönünde bir taahhüt olarak gördü. Deklarasyonda Filistin'in bir Arap yurdu olduğu fikrine yer verilmiyordu. Nüfusun yüzde 90'ını oluşturan Araplardan, sadece "medeni ve dinî hakları" korunması gereken "Yahudi olmayan topluluklar" olarak söz ediliyordu.
Sayfa 28 - Say YayınlarıKitabı okudu
Reklam
Pyper benim olmayı kabul edeli iki uzun gün olmuştu. İşe dönmeden önce şipşak bir sevişmeyle anlaşmamızın üzerinden kırk sekiz lanet saat geçti, toplantı üstüne toplantı yapıyordum, sonra O uzun günlerin sonunda, yere yığıldığımda. Ama işte buradaydım, ofisimde oturmuş bilgisayar ekranına bakıyordum, odaklanabileceğim tek bir şey olduğunu biliyordum ve bunun gerçekten iş yapmak olmadığı kesindi.
Devlet’i Kim, Nerede, Ne Zaman, Nasıl Yazdı? -2
Bir hayli kalmıştı yandaki odada; güneş de batmak üzereydi. Gelir gelmez oturdu, fazla bir şey konuşulmadı artık. On birlerin adamı içeri girdi. Sokrates’in önüne gelerek: “Sokrates,” dedi, “sen başkaları gibi değilsin; onlara hâkimlerin adına zehri içmelerini söylediğim zaman kızıyorlar bana, küfrediyorlar. Sen buraya gelmiş insanların en
gittiğinden beri yedi milyon kırk sekiz bin sekiz yüze kadar saydım. bu kadar zamanda saklanabilmiş olmalısın. her tarafı arıyorum. bulamıyorum, ümidimi kaybediyorum. saklambaç oynamak cok uzun sürüyor. tamam, hadi, kazandın, çık artık saklandığın yerden. artık oynamak istemiyorum. çık neredeysen, kazandın. çık ne olur, kaybettim, her şeyi kaybettim
Fazla kolay öldürüyorlardı. Fazla kolay ölüyorlardı. Sineklerden biraz daha kilolu olan çocuklar, hayatla aralarındaki cama 180 km hızla yapışıyordu. PKK’nın silahtan fazla çocuğu vardı. Çocuk zulaları. Taş atmak da bir meslek, diyen babaları, üç beş kuruş için soylarını panzerlere ezdiriyordu. Daima bir şeyleri anmak üzere sokağa fırlanacak bir gün vardı. Birinin doğum günü, diğerinin ölüm yıl dönümü. PKK’yı çeviren adamın sünnet tarihini bilseler onun da yıldönümünü kutlayacaklardı. Çocuklar hazırdı. Daima. Her şeye. Ne de olsa tatildi okul. “Parasızlıktan veremedik çocuğu!” adında bitmeyen bir tatil vardı. Karla kaplı tezekten yapılmış evlerinde -ucuzluktan alınmış olsa gerek- on bin liralık Glock’larla aynı odada uyuyor bir daha da uyanmıyorlardı. Kendileri on iki, cesetleri kırk beş yaşında. İntiharcı kadınların aksine. Kırk beş de olsalar cesetleri on sekiz gösteriyordu. İnsanın yaşı nasıl öldüğüne bağlıydı. Ne zaman doğduğuna değil…
Reklam
1,000 öğeden 1 ile 10 arasındakiler gösteriliyor.