Ortakyaşam ilişkisi kurma eğilimi gösteren kişilerin birbirlerini bulmada gösterdikleri çabukluk ve beceridir. Bu, bilinçli bir seçim yapmaksızın olağanüstü bir sezgi yoluyla, iki kişinin birbirine doğru yaklaşması biçiminde gerçekleşir. Herkes kendi benliğinin ulaştığı olgunluk derecesine eşit olgunlukta birini bulur. Gerçi bazen görünürde kişilerden biri çocuksu ve ilkel davranışlarda bulunurken diğeri sağduyuyu temsil eder, ama sağduyuyu temsil eden kişi aslında kendi içindeki çocuğa yabancılaşmıştır ve onu karşısındaki insanda sever. Bir başka deyişle, aslında kendini sever. Çocuksu davranan taraf ise vaktiyle ana-babasından alamadıklarını şimdi alma çabasındadır. Bunu gerçekleştiremediği gibi, kendisine saygısını da yitirir. Üstelik, kendisine karşı ana ya da baba rolünü üstlenen kişinin egemenliğine teslim olur. Gerçekte onun da baba ya da ana rolü oynayan bir çocuk olduğunu ve kendi bağımlılığına dolaylı yoldan doyum aramakta olduğunu göremez. Öte yandan, kendi benlik sınırlarını çizememiş birisi ile olgunlaşmış bir insan arasında bir ilişki kurulamaz, hatta başlayamaz. Birbirlerinin varlığını fark etmezler bile!
İlişki sevgi umuduyla başlar. Ancak iki tarafın kısa sürede birbirine aşırı bağımlı duruma gelmesi, giderek açık ya da maskelenmiş kızgınlık duygularının gelişmesine neden olur. Çünkü her biri diğerini özerkliğini engelleyen bir etken olarak algılamaya başlar. Böylece, sevgiye ulaşmak için kurulan beraberliğe genellikle sadist-mazoşist öğeleri içeren olumsuz duygular egemen olmaya başlar. Çoğu zaman kişiler bu sürecin bilincinde değildir ya da fark eder gibi olsalar da durumu görmezden gelmeye çalışarak ilişkiyi sürdürürler. Bir yanda ilişkiyi sona erdirerek özgürleşme isteği, diğer yanda ilişkinin sona ermesi olasılığına karşı geliştirilen yoğun bir korkunun yarattığı çelişki sürekli yaşanır. Bazen taraflardan biri ilişkiye son vermek istercesine davranırken, diğeri ilişkiyi koruma çabası gösterir. Bazen biri diğerine sadistçe davranışlar gösterirken, diğeri mazoşizmine doyum sağlar. Sonra bir dönem gelir, roller değişir. Kaçan kovalayan, kovalayan kaçan ya da sadist mazoşist, mazoşist sadist olur. Ama tahterevalli hiçbir zaman yatay duruma gelmez; bazen biri bazen de diğeri yukarıdadır. Dolayısıyla huzura da ulaşılmaz ve çoğu kez taraflardan biri ilişkiye son verir. İlişkinin sona ermesi özgürlük yerine yetersiz bir benlikten kaynaklanan bunalımı da birlikte getireceğinden, yeni ortakyaşam ilişkileri acele olarak ve gerçek bir seçim yapamadan kurulur ya da ilişki kurma korkusu geliştirilir ve kişi duygusal dünyasının üzerine bir kabuk örer.
Reklam
Narsisist kişilerle iletişim kurabilmek oldukça güçtür. Çoğu o anda aklında ne varsa onu konuşur ki bu da genellikle kendisine, duygularına, düşüncelerine ve yaptıklarına ilişkindir. Söylediklerinin karşı tarafta nasıl bir etki yarattığına aldırmadığından ve onların anlattıklarını anlamaya çalışmayarak salt kendi bakış açısından değerlendirdiğinden, böyle bir insanla gerçek bir diyalog kurulamaz. Narsisist kişi, ancak karşısındaki insanda kendisine ilişkin bir yaşantının yansımasını gördüğünde onunla ilgilenir. Bunun dışındaki konuları çoğu kez algılamaz bile. Narsisist insanlar birbirleriyle ilişki kurma eğilimindedirler. Ancak beraberliklerindeki iletişim karşılıklı monologlar biçimindedir. Her biri ne dediğini diğerinin anlamış olduğunu farzederek kendi monoloğunu söyler ve gerçek bir iletişimin kurulmamış olduğu da fark edilmez.
Narsisist kişi yaptığı her işin, söylediği her sözün üstün nitelikte olduğuna inanır. Bu onun noksanlarını görebilmesini, yaptığı yanlışlardan ders alabilmesini, dolayısıyla kendisini geliştirebilmesini engeller. Kimi narsisist, yarattığı yalancı görkemini kabul eden bir hayran grubu edinebilirse de çoğu bunu başaramaz ve çevresi tarafından dışlanır ya da alaya alınır.
"siz siz olun, kendinizi fazla kaptırmamaya dikkat edin. Gerçekleşen düşler güzel olabilir ama kişi uyanmadığı taktirde o düş, kabusa da dönebilir."
Narsisist kişi, bir yandan için için aşağılık duyguları yaşarken, bir yandan da kendisine hayranmışçasına davranır. Açık ya da üstü kapalı biçimde kendisini över, bu övgünün başkalarından da gelmesini bekler ve hatta onları buna zorlayıcı davranışlarda bulunur. Kendisini eleştirmeye kalkışan insanları kötü niyetli ve düşman olarak algılar. Eleştirilerin içeriğini geçersiz kılacak gerekçeler bularak yine kendi doğruluğuna inanır. Diğer insanlara sürekli kusur bulur ve onları küçümser. Aslında küçümsediği kendi gerçek benliğidir. Buna karşılık, olduğunu sandığı ve olmak istediği imajı gerçekleştirdiklerini sandığı kişilere karşı hayranlık geliştirir. Çünkü kendisini onlarda bulduğu görkemle özdeşleştirir ve gerek kendisinden gerekse yücelttiği bu insanlardan abartılmış bir biçimde söz eder. Ne var ki, yeterince veri olmaksızın hayranlık geliştirdiği kişilerin kendileri de genellikle narsisist nitelikler taşıyan insanlardır.
Reklam
İnsanlar; gerekmediğinde sana kanlarını,canlarını,mallarını ,mülklerini dahası evlatlarını bile bağışlarlar . Oysa gerektiğinde bir kişi yoktur yanında .
"Asla aşk acısı çeken birine aşık olmayın. O kişi yaralıdır ve yara bandı olarak sizi kullanır." Pablo Neruda
Fırtınada kaybolup tsunamiyle kıyıya vuran, çölde çiçek açıp, buzula kök salan iki kişi… nefretle ihtiyacın birleştiği yerde birbirlerinin gözlerinin içindeydiler.
208 syf.
·
Not rated
·
Liked
1450 gramlık yük(!)
Homo sapiens, memeli bir hayvan türüdür. Bu türün bireyleri olarak bizi diğer hayvanlardan ayıran özelliğimiz karmaşık düşünebilme yeteneğimizdir. Türlü araç gereç kullanma yeteneği, kunduz, fare, fil, karınca gibi hayvanlarda da vardır. Ayrıca sorun çözmedeki beceri de başka hayvanlarda denk geldiğimiz bir özelliktir. Bizi diğer hayvanlardan
Mutlu Beyin
Mutlu BeyinBahri Karaçay · Tübitak Yayınları · 2022440 okunma
Reklam
Bilişsel Davranış Terapisi iki aşamada incelenebilir. İlk ba­samağı fonksiyonel analiz olarak bilinir. Bilişsel davranış terapisti, kişiye hangi inançlarının problemli olduğunu belirlemesi konusunda yardımcı olur. Bu aşamada terapist hangi durum, duygu ve düşüncelerin kişinin uygunsuz davranışiarına yol açtığı anlar. Bu safha hasta için zor olmakla birlikte bunun sonunda kazanılan içgörü ve kişinin kendini keşfetmesi çok önemlidir. Bilişsel Davranış Terapisi'nin ikinci aşaması, belirle­nen olumsuz davranışlara yöneliktir. Bu safhada kişi daha sonra gerçek yaşamda kullanacağı yetenekleri öğrenir ve prova eder. Bu genelde aşamalı bir işlem olup kişi amacına süreç içinde adım adım ulaşır. Her bir basamakta ana he­def daha az sıkıcı ve daha çok başarılabilir hale gelir.
Kişi gülüşüyle terbiyesini, güldüğü şey ile seviyesini gösterir.
Mevlana Celaleddin-i Rumi
Mevlana Celaleddin-i Rumi
Evet, eğer şu Ragıbe dediğimiz kişi Talat Bey'in kendisi olmasaydı Fitnat Hanım'ın Talat Bey'i sevmesini elbette kıskanacaktı. Fakat kim kimi kıskansın? Talat Bey kim? Ragıbe Hanım kim? Fitnat Hanım'ın aşığı kim? Fitnat Hanım'ın sevdiği kim? Fitnat Hanım'ın aşığının ve maşukunun kız kardeşi kim? Bu saydığımız altı kişi de hakikatte bir kişi. Fakat zavallı Fitnat bu hakikati bilmiyordu.
Sayfa 57 - Türkiye İş Bankası Kültür Yayınları, Çeviri : Ömer Aslan, VI. Basım: Şubat 2020Kitabı okuyor
“Sen, bana kâfisin. Gözlerinin kahvesi, gözlerimde pişene dek, Hayalin, gözlerime kâfidir. Meğer, karla karışık yağan şey, özlemekmiş sadece... Başka söze ne hacet, özlemek bana kâfidir. Yarınlar güzel olana dek, anılar sevincime kâfidir. Ellerimi ikindi buzlarına sürdüm, dilimde melez şarkılar büyüttüm Dışımı titreten bu kışı, içimde bir güzel dövdüm. Fındık çiçeklerini düşüne düşüne, Sirkeciye kadar yürüdüm. Bu eski trende, bu kadar üşümek, bugün için, tenime kâfidir...”
Zihin Toparlamaca
Bel fıtığı ameliyatımın üzerinden bir ay geçti. Zannettiğimden, beklediğimden daha yavaş olsa da bedenen toparlanırken zihnen de toparlanmam gerekiyor, diyerek kitabın kapağı açıldı. Aslında bir diğer sebep de; arada bir gelen, acaba fıtık tekrarladı mı, ameliyat başarısız mı oldu, diye beni siterese sokan ağrılarımın olmadığı zamanlarda, oturmam
1,500 öğeden 1 ile 15 arasındakiler gösteriliyor.