Muavin, uzaktan görünen başka bir arabayı durdurmak için daha şöyle bir kıpırdamıştı ki, şoför, yine onu elinden tutup çekti,
“Çıldırdın mı?” diye bağırdı.
Araba ok yılanı gibi sıçramış, ıslıklar saçarak bizim cankurtaranın üstüne geliyordu. Şoförle muavini yoldan geri sıçrayarak canlarını kurtardılar.
Muavin,
“Hayvanların kudurduğunu bilirdim ama arabanın kudurduğunu ilk görüyorum...” dedi
Şoför,
“Araba değil, içindekiler kudurmuş”, dedi, arabanın içinde“hızlı yaşayan”lar vardı.
“Hızlı yaşayanlar da kim?”
“Bunlar artlarına rahat batan, o biçim avrat çocukları olup, havadan para kazanan, baba parası yiyen canlı belâlardır. Gayetle hızlı yaşarlar... Neden mi hızlı yaşarlar? Çünkü bu memlekette ancak bin kişide bir kişi yaşar, geri kalanı yaşamaz, ama yaşadığını sanır. İşte o bir kişi, yaşamayan bin kişinin yerine de yaşadığı için, bin kişilik birden yaşar; yani çok hızlı... Şimdi bu bizim eski püskü cankurtaranın içine bin beygir kuvvetinde motor koysan nasıl olursa, işte öyle...”
Dünyayı tek türünün özel mülkü görmek, içgörü yeteneğini azaltır. Kişiyi kelebeklerin kalp atışlarını duyamaz, denizdeki renk değişikliklerini göremez bir canlıya (yaşayan ölüye) dönüştürür.
Ortak yaşam; yeni faaliyet biçimlerinin yaratılması, yaşamın zorlukları karşısında daha iyi ve yararlı bir üretimin ve paylaşımın ortaya çıkarılması komünün esas çıkış noktasıdır.
“Toplum çıkarı peşinde koşan bireylerden oluşur. Bireyin motivasyonu çıkarıdır. Toplum çıkarını bireyin düşünmesine gerek yoktur. Birey bencil olmalı ve çıkar peşinde koşmalı, çünkü bireyin yararına olan toplum yararına olacaktır. Ayrıca toplum yararı için ahlakî değerler oluşturma ihtiyacı yoktur.”
Tüm Çağlar içerisinde duyguları en çok manipüle eden, toplumların duygularını sömürüp küresel bir duygu pazarı oluşturan sistem kapitalizmdir. Çünkü bütün metallar duyguların sönümlendirilmesi ve manipülasyonu üzerinden pazarlanıyor.