***
Sanat hiçbir ortak kabul etmeyecek kadar kıskanç bir sevgilidir. Küçük hesapların da en büyük düşmanıdır. Önce para kazanayım, sonra sanat yaparım diyen sanatçıların nasıl kuruduğunu görmüşsünüzdür.
***
Sayfa 55 - Can yayınları, 2017, 3. BasımKitabı okuyor
Zehra
İlk natüralist roman
İlk psikolojik roman denemesi
Konu: Kıskançlık duygusunda aşırılığa gidilmenin yol açtığı felaketler
Tema: Kıskançlık, intikam
Olay Örgüsü:
Roman Tanzimat’tan sonra İstabul’da yaşayan bir aileyi konu alır.Romanın ana karakteri olan Zehra, Şevket adında bir tüccarın kızıdır.Zehra, babasının
Uzaktan ilişkilerin temeli güvendir. Şayet güven varsa daha rahat ve uzun sürerken, güven yoksa GPRS üzerinden kontrol eden mobil bir sevgiliniz vardır. “Niye açmadın, mesajıma niye cevap vermedin?
Kim vardı yanında?” vs... Normalde kıskanç olmayan biri bile uzaktan ilişki yaşarsa aşırı kıskanabilir.
"Öncelikle maddi durumu iyi olan ailelerin çocukları gelecek kaygısı olmayışı ve değerler eğitiminin eksikliğinden dolayı gençliklerini boşa harcayıp sonra da yaş ilerledikçe çalışanların işiyle alay edip küçümserler. Bunların dışında daha azılı bir grup daha var ki kendileriyle kolejde karşılaşırız. Onlar daha baştan yenilgiyi kabullenen, işten kaçan pesimistlerdir. Tüm ezik karakterler gibi kıskanç, kendini beğenmiş ve hasettirler.
Bunlar kendi türlerinin enteresan bir koludur; sabırlıdırlar, durumları süreklilik arz eder. Sanki umut kırmak için yaratılmışlar; tüm anları depresyonla dolu gibidir. Eksiklikleri belli bir süre sonra kendilerine büyük zararlar vermeye başlar. Eksikliklerinin farkında olduklarından başkalarının da çalışmasına engel olurlar."
Ebû Seleme Abdullah b. Abdülesed ile evliydi. Her ikisi de Mekke'deki ilk Müslümanlardandı. Onlar da tıpkı Sevde bnt. Zem'a ve kocası gibi Habeşistan'a hicret etmişler, Mekkeli müşriklerin Müslüman olduklarını haber alınca da geri dönmüşlerdi. Ancak Mekke'ye vardıklarında durumun eskisinden pek farklı olmadığını gördüler. Neyse
Benim az önce gördüğüm şey hemen hemen her uygar ulusun canlı bir modeliydi. Verandadaki kişiler mal sahipleri ve hükmedenlerdi -miras olarak aldıkları entellektüellik ve servet onları diğer herkesten üstün kılıyordu. Dilenciler kalabalığı kıskanç ve yetersiz çoğunluğu temsil ediyor, bunlar aradaki boşlukta dolaşanların kırbaçlarıyla yerinde tutuluyordu; bu sonuncusu da toplumu olduğu gibi tutan polisleri ve görevlileri temsil ediyordu.
"Yani; birinin gerçekte olduğu kişi, olduğunu sandığı kişi ve başkasının onu sandığı kişi olarak üç ayrı kişiyizdir." "Ve her insan, içinde temel yedi erdemi ve karşıtı yedi erdemsizliği taşır: Kendini beğenmiştir ve alçakgönüllüdür, obur ve kanaatkârdır, kösnül ve edeplidir, kıskanç ve iyilikseverdir, cimri ve eli açıktır, tembel ve çalışkandır, öfkeli ve acı çekendir. Ve kendisinden diktatör de köle de, katil de aziz de, Kabil de Habil de yaratır."
Bunu görünce yüreğim sızlıyor albay. Gördüklerimi söylemeden yapabilir miyim hiç? Yoksulum, validenizin yanında sığınıyorum. Belki başkaları size yaltaklandığım için susuyorum sanacaklar. Oysa hiçbir süt kuzusunun beni dalkavuğunuz yerine koymasına tahammül edemem. Belki demin, buraya girdiğim zaman, içtenliğimden ileri gelen açık sözlülüğümle biraz ileri gittim; hatta işi kabalığa kadar vardırmak zorunda kaldım. Ama beni bu duruma sokan siz oldunuz. Bana karşı pek fazla kibirlisiniz albay. Dışarıdan görenler beni köleniz, dalkavuğunuz sanacaklar. Tanımadığım şahıslara karşı beni küçültmekten zevk alıyorsunuz, halbuki sizin akrabanızım ben, duydunuz mu? Her bakımdan akrabanızım. Hatta belki sizde oturmakla lütfunuzdan faydalanmıyor, tersine ben size lütufta bulunuyorum. Beni küçültmeye çalışıyorlar; şu halde ben kendimi övmek zorundayım, bu gayet tabii hakkım... Buna karşı susamam, hem de derhal itiraz etmem gerekiyor. Bunun için kısaca ve açıkça söyleyeyim ki, siz müthiş kıskanç bir adamsınız. Mesela, bir kimse arkadaşça konuşmaya, kendi de farkında olmadan bilgisini, okumuşluğunu, ince zevkini ortaya koymaya başladı mı çekemiyor, dayanamıyorsunuz. "Dur, ben de bilgimle ince zevkimi göstereyim!..." diye hemen ortaya çıkıyorsunuz. Halbuki zevk namına neniz var? Kusuruma bakmayın albay, ama zarafete, sığırın etten anladığı kadar yabancısınız. Sözlerimin sert, kaba düştüğünü biliyorum. Bununla beraber hiç olmazsa, açık ve doğrudur. Böyle bir sözü dalkavuklarınızdan duyamazsınız albay.
Bu bölüm bana Yeraltından Notlar kitabını anımsattı.
Sayfa 119 - İş Bankası Kültür YayınlarıKitabı okuyor
Böyleleri bir nedene göre kıskanmazlar ki,
Kıskanç oldukları için kıskanırlar.
Bu kıskançlık denilen şey, kendi kendini peydahlayan,
Kendi kendini doğuran canavardır.