Filistin'in kimlik bilgilerine yer vermekle başlayan kitap; Filistin'in tarihi sürecini; kronolojik bir sırayla, olayları sebep-sonuç ilişkisi açısından inceleyerek bizlere aktarıyor. Filistin meselesinin bir vicdan meselesi olduğu mesajını veriyor. Filistin halkının yaşadıklarına empati kurmamıza ve bu davayı içselleştirmemize büyük
Kurguda inanılmaz bi akış var.Tek kelimeyle harikaydı.Nasıl bittiğini anlayamadım bile.Olaylar tam gaz devam etti.Her kitabında kafamdaki sorular bir bir açıklanırken yerine yenilerini bırakıyor ve bu şekilde hikaye katlanarak büyüyor.Bu kitabında Kara Kule’nin önemini öğrendim.Roland’ın evreni hakkında bazı bilgiler edindim.Her ne kadar tahmin etmiş olsam da detayları bilebilmem mümkün değildi.Bu kitapta daha önce çok sevdiğim bir karakter tekrar hikayeye dahil oldu.Gerçi bunu biliyordum -ufak tefek spoilerlar yüzünden- ama yine de o anı heyecanla bekledim.Hem hüzünlendim hem de mutlu oldum.Okurken hop turdum hop kalktım.Zaman yolculuğu deseniz var.Çoklu evrenler deseniz var.Dostluklar var,Bilim-kurgu var,kader ortaklığı var,aksiyon var.Daha ne olsun :)
Bu arada çeviri değişmiş, şükürler olsun.Biraz daha o duyumsamak/gereksinmek kelimelerini okusaydım kitabı fırlatır atardım kesin.Ayrıca her kitapta bir önceki kitabın özeti niteliğinde bir bölüm eklenmiş.Bence uzun soluklu seriler için bu gerekli bir şey.Bunu düşünmelerine sevindim.Özellikle bu kitabı beyin yakan cinstendi.
Çorak Topraklar da Roland ve yol arkadaşlarının arasındaki bağ derinleşip güçleniyor.Verdikleri mücadele onları daha da birbirine bağlıyor.Peki bu sevgi ne kadar güçlü?Söz konusu Kara Kule olduğunda Roland onları kurtarmayı mı seçer yoksa senelerdir aradığı Kara Kule’yi mi?Okuyup göreceğiz..
Not:Dördüncü kitabı alıp öyle başlamanızı öneririm.Çünkü çok heyecanlı bir yerde bitiyor..
Çorak TopraklarStephen King · Altın Kitaplar · 20171,438 okunma
Bir kaç gün önce kitap okuyamıyorum demiştim ve arkadaşım büyük bir heyecan ile bu kitabı okumamı istedi. Kitabın binlerce kez okunmuş ve 10 puan aldığını görünce okumaya başladım ve okuduktan sonra sadece şu cümle geçti içimden" Bu kitabı okuyacağıma aylarca kitapsız kalsaydım". Bu size abartılı yâda çok iddialı bir cümle olarak gelmiş olabilir ama gerçekten kitabın özeti bu .
Kitabın konusu ise şu 14 kişi metroya biniyor okula gitmek için sonra deprem oluyor onlarda metroda mahsur kalıyor öğrencilerden 13'ü ölüyor sadece bir kız kurtulyor.
Mahsur kaldıkları sürede hiç bir şey olmuyor hepsi tek tek saçma bir şekilde ölüyor.
Yazar şunu sormak istiyorum kitabın konusu ne? Bize vermek istediğiniz mesaj neydi?
Neden böyle bir kitap yazdınız?
Yazar ilk önce bir kitap uygulamasında bu kitabı paylaşmış daha sonra kitap hâline getirilmiş. Bu tarz uygulamalarda kimsenin kitap yazmasını eleştirmiyorum kendini geliştirmek açısından güzel bir şey hem okuyuculardan fikirde alınmış olunuyor ama hangi düşünce ile bunu kitaplaştırdılar bunu anlamıyorum. Kurgusu çok basit ve bir kitaptan çok yazarın hazırladığı bir taslak gibi duruyor.
Biraz sert bir şekilde eleştirmiş olabilirim ama kişisel görüşüm bu yönde.
-Çalısanlarin çogu Joe,Frank ve Gimpy gibi hissediyordu. Bana güldükleri ve benden daha akıllı göründükleri müddetçe bir sorun yoktu ama simdi bir moronun karşısinda kendilerini ikinci derecede görmeye baslamislardı. Ben göstermis oldugum hayret verici gelismenin, onları ezdigini ve yetersizliklerini açıga cikardiğını görmeye başlamistim. Onlara ihanet etmiştim,benden o yüzden nefret ediyorlardi.-
-Ben insanlarin bana guldüklerini kisa bir süre önce ögrenmistim. Şimdi sunu fark ediyorum ki, ben de bilmeden bana gülerlerken onlara katilmisim. iste, beni en çok üzen de bu.-
-Önceki ilerleme raporlarimi sık sık tekrar tekrar okumus ve cehaletimi, çocuksu safligimi ve düsük düzeyde zeka sahibi olan birinin karanlik bir odadan disaridaki göz kamastirici isiga nasil baktigini görmüstüm. Rüyalarimda ve anilarimda, çevresindeki insanlarin ona söylediklerinden emin olamayan Charlie'yi mutlu mutlu gülümserken görüyordum. O salak halimle bile, diger insanlardan daha düşük bir düzeyde oldugumun farkindaydim. Diger insanlarda bende olmayan bir şey vardi. Zihinsel körlügümün içinde, bunun okuma yazma yetenegiyle ilgili olduguna inanmistim ve o yeteneklere sahip oldugum takdirde, zeki olacagimdan da emindim.-
-Zeka özürlü bir adam da, diger adamlar gibi olmak ister.-
Bir moron dahinin şu cümleleri bence tüm romanı özetliyor.
Kitabı kendisi hayattayken okumaya başlamıştım bitirmemse vefatından sonraya kalan bize bıraktığı serinin ilk kitabı.
Kitabın başında belirttiği vasiyeti kitabın bir özeti olsa gerek. Çünkü nasihatname dediği bu seri anlaşılmasını istediği sayfalarca bir vasiyetname!
Kitapta Doğu'nun Batı'ya 'mış'larla değil vasıtasız bakması gerektiğini Batı'nın gerçek yüzünü bilindik bilinmedik bir sürü isim üzerinden kendine özgü o nasihat diliyle anlatıyor. Bu sayede akademik dili eriterek okurun sindirmesini sağlarken bazen de konular arası kopukluğa sebep olabiliyor.
11 cilt olması planlanmış eser vefatıyla ikinci ciltte kalıyor.
Ve konu konuyu açarken koyduğu mimler maalesef vefatıyla noktalanıyor.
Rahmetle...
Fesüphanallah!Alev Alatlı · Turkuvaz Kitap · 2019414 okunma
Osmanlı Devleti tarihini Batı ile olan ilişkileri üzerinden, İkinci Viyana Kuşatması’na kadar inceliyor. Batıyla ilişkiler etrafında yoğunlaşan kitap, ilginç bir şekilde Yavuz Sultan Selim dönemini pas geçiyor.
Kitabın hacmi oldukça az: yaklaşık yüz sayfa. Dili oldukça akıcı. Kısa sürede okumak mümkün. Bir Osmanlı tarihi özeti olarak düşünülebilir. Eser, giriş ve sonuç bölümleri hariç sekiz bölüm. Yazarın askeri tarihçi olduğu, savaşların uzun tasvirlerinden anlaşılıyor.
Yazar maalesef Osmanlı Devleti hakkında geniş bir malumat sahibi değil. İlk bölümün ilk sayfasından bunu hissettiriyor. Osmanlı’nın ilk dönemlerini tam anlamıyla tersiyken, “fanatik islam” diye tarif etmesi oldukça yanlış olmuş. Bu gibi hatalar kitap boyunca göze çarpıyor. Orijinal eserden mi kaynaklanıyor bilmiyorum ama görseller ve sayfalar arasında tutarsızlık var. Konuyla görsel ilişkisi de yok. Kitabın son bölümünde de bir kronoloji sapması var.
Yine de özet bir Osmanlı tarihi okumak isteyenler için faydalı olabilir.
Çok sevdim hakkında çok az, genel bir bilgim olan kitap beni oldukça şaşırttı! Yalnız spoiler ! içerebilir yorumum. Dikkat etmeye çalışacağım
.
Öncelikle yazarıyla tanıştığım için çok mutluyum.Emeric PRESSBURGER bir Macar Yahudisi, 2. Dünya Savaşı'nın canlı tanığı; yazar, yönetmen ve senarist. Hatta En İyi Hikaye Oscar'ı sahibi bu kitabın şahit olduğu, belki yaşadığı olaylardan izler taşıdığını düşünüyorum. Çünkü ailesini Auschwitz 'de kaybetmişim.
.
1965'te, 2. Dünya Savaşı'nın bitmesinden tam 20 yıl sonra, Londra'da yaşayan piyano akortçusu Karl Braun; müzikten anlayan, kitapları seven, bilgili gerçek bir beyefendidir. Eşini ve çocuğunu İngilizlerin düzenlediği hava saldırısında kaybetmiş, kendisi de Almanya'dan kaçmıştır. Kaçarken kimliğini ve geçmişini de değiştirmiştir.
.
Kitap boyunca Karl'ın hissettiği tüm duygular özellikle stres, heyecan,endişe okuyucuya geçiyor.Hep bir tuzak ya da ihanet bekliyorsunuz.
.
Kitabın büyüsünü kaçırmak istemiyorum. Şu kadarını söyleyeyim toplama kampı yok Savaş ortamı yok Belki savaş suçlularının farklı bir yönü var diyebilirim. Ona da empatik diyebileceğimiz bir yaklaşım var.
.
Şu alıntı benim için kitabın özeti ya da mesajı diyebilirim
"Senin tarif ettiğin gibi bir adam, en sık görülen ve en tehlikeli suçlu türüdür. Onlar insanoğlunun felaketidir. Her şeyi açıklayabilenler. Suçlarını Bilim, Anavatan,Din adına; Aşk, Kültür, Gelişme uğruna işleyenler..."
.
Herkese sevgiyle tavsiye ederim 🩷
.
Cam İncilerEmeric Pressburger · Türkiye İş Bankası Kültür Yayınları · 2023154 okunma
Merhabalar...
Kitaba kendi düşüncelerimle başlamadan, önce bir alıntıyla başlatacağım.
"Bence bu bir tek sözcük yazmayan, bir durakta bir yerde gömülü kadın şair hala yaşıyor. Benim içimde, sizin içinizde ve bulaşık yıkayıp çocukları yatırmaları gerektiği için bu gece burada olamayan birçok başka kadının içinde yaşıyor." kitabın genel
Kitap, futbolda başarının sadece iyi oyuncular ve taktiklerle değil, planlama, pazarlama ve transfer süreçlerinin iyi yönetimiyle de geldiğini anlatıyor. Bunu da kitabı 3 bölüme ayırarak yapıyor. Almanya örneği üzerinden altyapı planlamasını, euro 2000'deki başarısızlıkla planlamanın başlangıcını ve altyapı sayesinde 2010 ve 2014'teki
Bu kitapla ilgili duygu ve düşüncelerimi paylaşmaya geçmeden önce diğer okurların da incelemelerine baktım biraz. Sanırım birçoğuyla aynı fikirdeyiz ya da dile getirmek istediğimiz cümleler birbirine çok benziyor. Yine de bu kadar hassas ve bence üzerinde fazlasıyla durulması gereken bir konuda yazılmış bu kitap için okudum, bitti şeklinde
BAŞKASININ AYAKKABISI || JOJO MOYES
“O ayakkabıları giymiştim çünkü... şey, çünkü insan bazen kendini farklı hissetmek istiyor.”
Herkese selam,
Uzun bir aradan sonra nihayet bitirdiğim kitabın incelemesiyle geldim. İki güçlü kadın; Sam ve Nisha. İkisi de gittikleri aynı spor salonunda çantaları birbirinin aynısı olduğu için bir karışıklık
Afrikalı Leo, gerçek bir yaşam öyküsünden çıkarılmış düşsel bir yaşam öyküsü. Kitap 4 bölümden oluşuyor, her bölüm Hasan'ın diğer adıyla Leo'nun belirli tarihlerde yaşadığı 4 ülkedeki (Granada, Fas, Kahire, Roma) anılarını anlatıyor.
"Ben, Hasan, tartıcıbaşı Muhammed’in oğlu, ben, Giovanni Leone
Kitap bazen derin düşüncelere yer verebiliyor ve biz hayatta kitabın içindeki hayat öykülerini yaşamış olabiliyoruz bu kitabın içindede hayatta yaşadığımız şeylerin açıklayıcı şekilde özeti (kitabı çok sevdim ve beni çok geliştirdi )
Kitapta, hayvanlar üzerinden diktatörlük rejimlerinin ağır bir eleştirisi yapılmış.
Kitaba bir çiftlikte, ilk etapta domuzların önderliğinde, domuz ve diğer tüm hayvanların çiftlikteki insanlara karşı bir direniş hareketi ile başlıyoruz. Direniş başarılı oluyor ve hayvanlar çiftlik yönetimini ele geçiriyor.
Sonrasında çiftlikte belirli emirler