Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol

19. Yüzyıl Siyasî Tarihi - 1789-1914

Fahir Armaoğlu

19. Yüzyıl Siyasî Tarihi - 1789-1914 Sözleri ve Alıntıları

19. Yüzyıl Siyasî Tarihi - 1789-1914 sözleri ve alıntılarını, 19. Yüzyıl Siyasî Tarihi - 1789-1914 kitap alıntılarını, 19. Yüzyıl Siyasî Tarihi - 1789-1914 en etkileyici cümleleri ve paragragları 1000Kitap'ta bulabilirsiniz.
Reklam
Osmanlı İmparatorluğu'nun, bütün tarihi boyunca, çeşitli sebeplerle, Balkan Hıristiyanlarına yapmadığını, yapmaktan kaçındığı şeyi, Balkan devletleri Müslüman-Türk kitlelerine fütursuzca yapmaktan kaçınmamışlardır.
Sayfa 673 - Timaş Yayınları, 17. Baskı (2017)Kitabı okudu
Latin Amerika
... bağımsızlık hareketleri, askerî cuntaların kurulması ile başlamış; ihtilâle ve bağımsızlık mücadelesinde İspanyollara karşı liderlik edenler de askerler olmuştur. İspanyol sömürgeciliğinin, Kuzey Amerika'daki İngiliz sömürgeciliğinden farklı olarak, otoriter ve hiyerarşik bir örgütlenme ve düzene dayanmış olması kıtaya, herhangi bir demokratik veya liberal müessesenin girmesini önlemişti. Bağımsızlık savaşları böyle bir zeminde yapıldı. Yine Kuzey Amerika'nın aksine, ihtilâlleri yapan asker veya liderlerin ise liberal gelenekleri genellikle zayıftı. Onun içindir ki bağımsızlıktan sonra bu ülkelerde işbaşına gelenlerin çoğu ve onlardan sonra da gelenler, kısa bir sürede diktatörlük yoluna saptılar. Bu ise birçok insanda, iktidarı kuvvet zoru ile ele geçirme hırs ve hevesini arttırdı. Hemen her Lâtin Amerika ülkesinde bir caudillolar (kuvvetli adamlar, liderler) mücadelesini başlattı. Caudillolar bazen orduda sivrilmiş bir asker, bazen de sivil hayatta şu veya bu şekilde etkinlik ve güç kazanmış kişilerdi. Bu durum, 19. yüzyılın sonlarına kadar bu ülkelerin iç düzeninin bir istikrar ve barışa kavuşmasını önlemiştir. Hatta bu sistem, 20. yüzyılda bile zaman zaman etkinliğini sürdürmüş ve "cunta" deyimi Batı terminolojisine bile girmiştir.
Sayfa 680 - Timaş Yayınları, 17. Baskı (2017)Kitabı okudu
Bati kaynaklarında Kutsal Roma Imparatorluğu (Holy Roman Empire) adi verilen bu Alman devleti, 962 yılında 1. Ottonun Romada taç giymesiyle başlamış ve 1806'da Napolyon'un Ren Konfederasyonu'nu kurmasına kadar devam etmiştir. Tarihi gelişim içinde ve özellikle 1648 Vestafalya Antlaşmasından sonra bu imparatorluk 360 kadar küçük devlete bölünmüş bulunuyordu. Imparatorluğun yüzölçümü 660.000 km² olup, bu alan üzerinde yaşayan nufusun miktarı da 30 milyon kadar tahmin edilmekteydi.
Sayfa 23 - Timaş Yayınları
Makedonya sorunu, 1912-1913 Balkan savaşlarında Makedonya'nın paylaşılmasına kadar devam etti. Yani Osmanlı İmparatorluğu Balkanlardan çekildi. Fakat Makedonya yine huzura kavuşamadı. Bulgaristan, Sırbistan ve Yunanistan arasında "Makedonya kavgası" bu satırların yazıldığı tarihte hâlâ devam etmekteydi. Çünkü beş yüz yıldan fazla süren Türk egemenliğinin bıraktığı boşluğu, Balkan devletlerinden hiçbiri doldurma yeteneğini gösterememiştir. Bu, Türkün Balkanlarda sağladığı yönetim ve istikrarın faziletini gösterdiği kadar, bu yönetim ve istikrarın yıkılmasının hazin sonucudur.
Sayfa 575 - Timaş Yayınları, 17. Baskı (2017)Kitabı okudu
Reklam
19. yüzyılın ilk Osmanlı hükümdarı lll. Selim, özellikle askerî güce önem vererek, Nizam-ı Cedit ordusunu kurmuştur. 18. yüzyıldaki yenileşme hareketlerinde olduğu gibi, lll. Selim de devletin güçlendirilmesi çaresini askerî teşkilâtta görmüştür. Bununla beraber lll. Selim, hükümdarlığının, halkın refah ve mutluluğunu sağlamaya yönelik bulunduğuna ve kendisinin de halkın bir hizmetkârı olduğuna inanan bir padişahtı. Ülke yönetiminin her kesiminin ıslaha, yenilenmeye muhtaç olduğunu görmüş ve bu konuda yapılması gerekenler için tavsiye ve teklifte bulunmak üzere bir Meclis-i Meşveret, yani bir Danışma Meclisi kurmuştu. Bu meclise, "Sizden rey, benden infaz" demişti. Bu meclis teklifleri yapacak, lll. Selim de bu teklifleri yürürlüğe koyacaktı. "Ölümden gayrı her hastalığa ilâç bulmak mümkündür" demekteydi. Meclis-i Meşveret, bir parlamentonun başlangıç şekli sayılabilir. Lakin lll. Selim'in bütün çabaları boşa gitmiştir. Ülkede bu yenilikleri kaldıracak zihniyet olmadığından, bu uğurda hayatını da kaybetti.
Sayfa 229 - Timaş Yayınları, 17. Baskı (2017)Kitabı okudu
Napolyon, Sainte-Helénè'de sürgünde iken, yapmış olduğu savaşların ve harcadığı çabaların tek bir amaca yönelik olduğunu ve bunun da bir Avrupa Birliği olduğunu söylemiştir. Bu Birlik, Napolyon'a göre, aynı ilkelerin, aynı sistemin her yerde egemen olduğu, mahkemelerin yanlışlıklarını düzeltecek tek bir yargıtayın, tek bir para sisteminin, aynı ağırlık sisteminin, aynı ölçülerin, aynı kanunların bulunduğu bir Avrupa olacaktı. Bu birleşmiş Avrupa'da herkes aynı bir halka mensup olacak, herkes serbestçe seyahat edebilecek, herkes kendini aynı vatanda hissedecekti. Bu birleşmiş Avrupa'ya Napolyon "Avrupa Federasyonu" adını veriyor ve "Avrupa Federasyonu fırtınalar arasından geçilerek gerçekleşecektir. Cihanşümul bir yangını ateşlemek için bir tek kıvılcım yetecektir" diyordu.
Sayfa 116 - Timaş Yayınları, 17. Baskı (2017)Kitabı okudu
Osmanlı İmparatorluğu Balkanlar' dan çekildi. Fakat Makedonya yine huzura kavuşamadı. Bulgaristan, Sırbistan ve Yunanistan arasında "Makedonya Kavgası", bu satırların yazıldığı tarihte, hala Devam etmek­ teydi. Çünkü, beşyüz yıldan fazla süren Türk egemenliğinin bıraktığı boşluğu, Balkan devletlerinden hiç biri doldurma yeteneğini gösterememiştir. Bu, Türk'ün Balkanlar'da sağladığı yönetim ve istikrarın fa ziletini gösterdiği kadar, bu yönetim ve istikrarın yıkılmasının hazin sonucudur.
Kur'an'ın yalanlarla dolu olduğunu söyleyen Napolyon, Mısır'a ayak bastığından itibaren, halkın sempatisini çekmek için İslâm'ı kullanmaya çalışmıştır, Mısır halkına hitaben yaptığı konuşmada şöyle diyordu: "Mısır halkı! Size, dininizi yıkmak için geldiğimi söyleyeceklerdir. İnanmayınız. Onlara, haklarınızı iade etmek, sizi sömürenleri cezalandırmak için geldiğimi ve Memluklardan daha fazla Allah'a, Peygamberine ve Kur'an'a saygı duyduğumu söyleyiniz." Bu propagandaların etkisiz kaldığı da söylenemez. Mısır halkı kendisine "Sultan el-Kebir" (Büyük Sultan) diyordu. Mısır'a çıktığı sırada ise hem Papa'dan ve hem de Mekke Şerifi'nden mektup almıştır. Papa, mektubunda kendisine "Çok sevgili oğlum" diye hitap ederken, Mekke Şerifi de kendisine "Kutsal Kâbe'nin koruyucusu" diyordu.
Sayfa 75 - Timaş Yayınları, 17. Baskı (2017)Kitabı okudu
268 öğeden 1 ile 10 arasındakiler gösteriliyor.