Dilfigar:
Size bir şey yapamazlar, değil mi efendimiz?
Sultan Murad: Artık yapamazlar Dilfigâr, sayende.
Dilfigar:
Burda mı uyuyorsunuz geceleri, efendimiz? Sultan Murad:
Burda nöbet tutuyorum Dilfigâr.
Dilfigar:
Bunca yorgunluğa beden dayanır mı efendimiz?
Sultan Murad:
Beden dayanmasa da, ben dayanmak zorundayım. Validemin hizmetinde olman iyi, ama kolla kendini ondan, e mi yavrum?
Dilfigar:
Can kuşu sizin uğrunuzda kanat çırpın isterse hemen uçsun öbür dünyaya, efendimiz!
Sultan Murad:
Bu dünyada uçması daha çok makbulümdür yavrum.
Kösem Sultan:
Durumu gerçekten ağır.
Kara Mustafa Paşa:
Öyle sultanım.
Kösem Sultan:
Öyleyse paşa, ben varayım da
Şehzade İbrahim'i hazırlayayım Osmanlı tahtına!
Kara Mustafa Paşa:
Sağ kuşun eti yenmez sultanım!
Padişahımız Sultan Murad'tır henüz.
Sultan Murad:
Yitirdiğim her şeyin üzüntüsünü
daha güçlü bir acıyla örttüm şimdiye dek
Acısı senin acından baskın çıkacak
başka kimse kaldı mı acaba şair?
Nef'i:
Sizinki var daha, gam çekmeyin!
Kur'an'dır bu!
Her karanlığı aydınlatandır bu!
Bütün sözlere, bütün eylemlere hakandır bu!
Kur'an'dır bu!
Yerin göğün sırrını kesin buyruklarla açıklayandır bu! Tekmil peygamberleri doğrulayandır bu! Kur'an'dır bu!
Kur'an'dır bu!
O doğmayan ve doğurmayanın ağzından, doğrudan doğruya onun ağzından konuşandır bu! O ki yerde insanların yürek vuruşunu ayarlayandır, gökte yıldızların dönüşünü sağlayandır. O'nun ağzından konuşandır bu!