Kur’ân ahlakıyla ahlâklanmak, kendisinden uzak kalınmış Yüce Kitâb’a yaklaşıp onun çizdiği yol haritasını izlemekle, içindeki mana, hüküm ve hikmetleri hayata geçirmekle mümkündür. Nazmıyla/lafzıyla birlikte manasına ilgi ve saygı gösterilen Kur’ân, kişiye izzet ve kişilik kazandırır, iş, ticaret ve meslek hayatında bereket kaynağı olur. Zira Rahmetli Muhammed İkbâl’in (v.1938) deyişiyle, “İman adamı, Kur’ân’ı okurken Kur’ân olabilen adamdır.”
Elbette Kur’ân’ın nazım ve lafız olarak tilâveti de sevaptır ve bir ibadettir. Ancak gereği gibi Kur’ân okuma tarzı, onun mânâsını anlama cehdini ve gayretini gösterip tedebbür ederek okumaktır.
“Ey iman edenler! Kendinizi ve çoluk-çocuğunuzu, yakıtı insanlar ve taşlar olan ateşten koruyun. O ateşin başında, acımasız, güçlü ve sert yapılı, Allah’ın kendilerine buyurduğuna karşı gelmeyen ve emirleri yerine getiren melekler vardır.” (Tahrim 66/6)
Bu ayet hakkında Hz. Ali (radıyallahu anh) şu açıklamayı yapar: “Kendinizi ve çoluk-çocuğunuzu ateşten koruyun” demek, onlara hayrı; İlim ve edebi öğretin” demektir.(Hakim, Müstedrek,IV,494;Âlûsî...)
Zeyd b. Eslem ise şöyle der: “Bu ayet nazik olduğunda ashâb (başka bir rivayette Hz.Ömer), “Yâ Rasûlullah, kendimizi koruruz. Ama çoluk-çocuğumuzu nasıl koruyabiliriz?” diye sordu. Rasûlullah (sallallahualeyhivesellem), “Onlara Allah’a kulluğu emredersiniz. Allah’a isyan etmekten ve günah işlemekten de menedersiniz. İşte bu onları korumak demektir.” diye cevap verdi.” (Âlûsî, a.g.e, XXVIII,156)