Atmosfer basıncından yoksun kalsa, bedenimiz kim bilir nasıl patlardı - demek ki, insanların çabalarının elinden zor zamanların, yokluğun, iğretinin ve mağrurluğun yarattığı baskı alınsa, patlayacak derecede olmasa dahi, dizginsiz deliliğe ve çılgınlığa sürükleyecek derecede, taşkınlıkları artardı. Anlaşılıyor ki, her insanın, her zaman bir miktar sıkıntı, acı veya derde ihtiyacı vardır. Tıpkı geminin düzgün ilerleyebilmek için bir miktar ağırlığa ihtiyaç duyduğu gibi. İş, zorluk, dert ve yokluk insanların hemen hemen tümünün yaşamı boyunca kaderidir. Buna karşın, tüm isteklerimiz, arzu eder etmez gerçekleşseydi, insan hayatını nelerle dolduracak, nelerle meşgul olabilecekti. İnsanlığı her şeyin kendiliğinden yetişip büyüdüğü, güvercinlerin kızartılmış olarak etrafta uçuştuğu ve herkesin sevdiği kişiye hemen kavuştuğu bir yerde tasavvur edin: Böyle bir yerde insanların bir bölümü can sıkıntısından ya ölür ya da intihar eder, geri kalanlar da birbirleriyle savaşır, birbirlerinin gırtlaklarına sarılır ve cinayet işlerlerdi. Bu ise, normal hayatta var olandan daha çok acı doğururdu. Demek ki, insanoğluna en çok yakışan yer ve varlık biçimi, yine yaşadığı yer ve sahip olduğu varlık biçimidir.
Schopenhauer insan olarak türünün çekilmez örneklerinden biriydi, ancak yazıları olağanüstü güzelliktedir. Platon’dan bu yana gelmiş geçmiş en iyi üsluba sahip kişidir, düşüncelerini çok ateşli ve canlı bir şekilde yazıya dökmüştür.
Felsefe yapmanın ilk iki koşulu şunlardır: birincisi, aklınızı kurcalayan her soruyu dile getirme cesareti göstermek; İkincisi, herkesçe doğal kabul edilen şeyleri tekrar gözünüzün önüne getirmek ve onlara sorun muamelesi etmek. Ve nihayetinde, felsefe yapabilmek için, avare olmalıdır tin: Bir hedefin peşinden koşuyor ve istem tarafından yönlendiriliyor olmamalı; hiçbir şey onun dikkatini dağıtmamak. Kendisini öğrenmeye vermeli
"Cimri olan kişiyle kurulan dostluk veya akrabalık ilişkisi tehlikesiz olmanın ötesinde, aynı zamanda, büyük yararlar sağlayabileceğinden, son derece faydalıdır. Zira ona yakın duranlar, onun ölümünden sonra iradeli tutumunun meyvelerini yiyecek ve hatta, kendisi daha hayattayken, büyük sıkıntılar belirdiğinde ondan medet umabileceklerdir. Buna karşılık, kendisi de aciz kalan müsrif kişinin böylesi dar zamanlarda verebileceği fazla bir şey yoktur." -
Özellikle de kadınlara olan bakış açısı inanılmaz idi (“Kısa boylu, dar omuzlu, geniş kalçalı ve kısa bacaklı bu cinse ‘güzel olan’ demek, ancak cinsel güdüleri tarafından yönlendirilen erkek beynin marifeti olabilir”)