“Evvelki güneşlerin, hepsi battı ve gitdi,
Bizim güneşimizse, batmayacak ebedi.”
Seyyid Abdulkâdir Geylanî
Her hayır kapısının anahtarı Besmele,
Başlıyalım yazmağa yüce ALLAH ismiyle.
Hizmet kapılarını sen bize aç, yâ Rabbi,
Üstümüze mağfiret, merhamet saç yâ Rabbi.
Böyle zât için kalem oynatmak ne kadar zor,
Yazmasam yakar beni kalbde taşıdığım kor.
O muhabbet ateşi bir kalbe girer ise,
Onun hararetinden kurtulamaz hiç kimse.
Muhabbet ya îmandır, ya da îmana denktir,
Birbirini tamamlar, kalblerde bir ahenktir.
Evliyâ muhabbeti, Allah sevgisine eş,
Muhabbet semâsında iki eşit bir güneş.
O on iki imamın kalbden huzurlarını,
Kıyâmete dek sunar ehline nurlarını.
Şah-i Nakşibend hazretleri velâyetin sonuna, Habîbullah Efendimizin (sallallahü teâlâ aleyhi ve sellem) velâyetine kavuşmuş, bu kemâlât-ı velâyete ilâveten, kemâlât-ı nübüvvetten de nasibini almıştır.
Onun makamatını, idrak edemez kimse,
Her ma’na yolda kalır, ol Şahdan ne söylene.
Hakkın yükselttiğini, hiç kimse alçaltamaz,
Burda güzel bir sır var, kulak verin bu sese.
Şâh-i Nakşibend hazretleri böyle bir hoş sahife yazı ile anlatılamaz. Nasıl ki, Arşın üstüne çıkanlar için zaman ve mekân söz konusu olamaz, bu sırra kavuşanları da kelimeler anlatamaz. Ama kalem yazmakla, zihin düşünmekle, kâğıt yazılmakla şereflenmek istediği gibi, dilimiz söylemekle, kalbimiz de sevmekle şereflensin için birkaç menkıbe yazalım. Azdan çoğa işâret ve bu sözlerde beşaret vardır.