Nazım'ın, "Mutluluğun resmini yapabilir misin Abidin?" diye bir dizesi vardır.
O gün bugün, bu soru sökülüp atılması olanaksız bir biçimde bedenime yapışmış gibidir.
Karşı karşıya oturduk, kahve içtik ve hemen hemen hiç konuşmadık. Daha doğrusu havadan sudan konuştuk. İkimiz de, havadan sudan konuşmanın, ölümden, ayrılıktan konuşmak olduğunu bilecek yaşta ve baştaydık.
11/
Coşkuyla yapılan resimler vardır.
Dalınçla yapılan resimler vardır.
Düşünceyle yapılan resimler vardır.
Düşleyerek yapılan resimler vardır.
Ressamın gözünü açıp yaptığı resimler vardır.
Ressamın gözünü kapayıp yaptığı resimler vardır.
Abidin'in resimleri tüm bunları
kapsamak ister gibidir.
Yaşar Kemal, sanki beni yanıtlar gibi, şöyle der bir yerde: "Ne var ki insana ulaşabilmek için yürütülen her çabanın bizim başımız üstünde yeri olmalı. Her çaba, yanlış bile olsa, bir katkıdır."
Yaşar Kemal, sanki beni yanıtlar gibi, şöyle der bir yerde: "Ne var ki insana ulaşabilmek için yürütülen her çabanın bizim başımız üstünde yeri olmalı. Her çaba, yanlış bile olsa, bir katkıdır."
Yaşar Kemal ile Yüzler üzerinde konuştular Boğaz kıyısında, 1992 yılının yazında.
"Ne çok insan gördük bir ömür boyu, bre Yaşar!.." diye başlar Abidin söze.
"Çukurova'dan başlayarak, ne çok insan!.." diye sürdürür Yaşar Kemal, "Çukurova her zaman bir Babil Kulesi'ydi. Oraya Toroslar'dan, Orta Anadolu'dan, Mezopotamya'dan, Doğu Anadolu'dan ne çok insan geliyordu... Kale Kapısı'nı, Yeni İstasyon'un önündeki alanı, tarlaları, Akdeniz kıyılarını anımsıyor musunuz? Uzatmaya gerek yok..."