Ama o, hele o yıllarda kendini bir "ressam" olarak görmekten uzaktı. *Çok sonraları bile en büyük tutkusu olmasına rağmen, ressamlık denen uğraşın "sınırlarında bir yerde" görüyordu kendini.
Resmettikçe görüyordu içinde yaşadığı Anadolu insanının gerçeğini. Dolayısıyla desenlerine aktardığı, görüp yaşadıklarının resimsel bir dökümü oluyordu.
Çünkü söz konusu resimlerde gerçek kadar düşün de yeri vardı. Gerçi somut görüntülerden yani yaşamın kendisinden yola çıkılıyordu ama bir anlamda "şiirleştiriyorlardı" bu gerçeği.