gerçekte oLanLarı anLamak için onun yaşamını çocukLuğundan başLayarak inceLemek gerekir, çünkü şaşırtıcıdır, ama onun yaşamındaki mutsuzLuk tohumLarı daha o günLerde atıLmıştır ...
... Çünkü bana sitem eden düşman değildi; yoksa ben katlanırdım;
Bana karşı kibirlenen hasım değildi; yoksa ondan gizlenirdim.
Fakat sen idin, bana denk olan eşim, arkadaşım ve can dostum...
Bir akşam, yaşamının son günlerinde, genç bir delikanlı ziyaretine geldiğinde Agatha, ona kendi yaşam felsefesini kapsayan bir alıntı sundu:
Üç hazinen var,
Onları gözet ve güvende tut.
Bunlardan birincisi aşk.
İkincisi hiçbir zaman çok fazla bir şey yapmamak, Üçüncüsüyse bu dünyada hiçbir zaman birinci olmamak. Aşk insanı korkusuz kılar,
Fazla bir şey yapmayanın yedekte daima bir şeyler yapacak bol gücü olur.
Birinci olmamaksa kişinin yeteneklerini geliştirmesini ve olgunlaştırmasını sağlar.
Romandaki aşk acısı çeken Amerikalı genç kızın: "Trenler acımasızdır, öyle değil mi, Bay Poirot? İnsanlar cinayete kurban gider ve öldürülürler ama onlar yine de yollarına devam ederler." sözlerini Poirot sempatik bir şekilde sevgiyle yanıtlıyordu: "Trenlere güvenin, matmazel, çünkü onları süren aslında Yüce Tanrı'dır." Her ne kadar Agatha Tanrı ile ilişkisini yeniden değerlendiremeyecek
kadar kendi kişisel sorunlarıyla sarsılmış olsa da, kendisini geçmişin değil geleceğin önemli olduğu konusunda ikna etmeye çalıştığı ortadaydı.