"Şimdi kalkmışlar, uzayın bir sınırının olduğunu açıklıyorlar. Yani, soruyorum size, bu düpedüz saçmalık değil mi? Uzayın dışında kalan her ne varsa oraya ne diyorlar? Bu sınırlı uzay metafizik değil, bu şarlatan fiziği. Bizim genişleyen bir evrende yaşadığımızı iddia ediyorlar. Genişliyor ama neye? Diyorlar ki varlığın kavranması, ışık hızı ile dördüncü bir boyuta düşen üç boyutlu bir bilinç sistemidir. Ve daha da kötüsü, o bunu kanıtlamak için onlara deneyler yaptırıyor. Neden herhangi bir şeyin hız sınırı olması gerektiğini anlamıyorum ve anlayamayacağım. Ama görünüşe göre var. 'Elbette,' diyorum, 'hangi hızda seyahat edersen et, her zaman bir taşı ileri fırlatabilirsin.' 'Hayır,' diyor, 'ne kadar gariptir ki yapamazsın.' 'Fark eder mi?' diye soruyorum. 'Kesinlikle eder,' diyor. Bunu bir gizem yap ve olsun bitsin,' diye öneriyorum. 'Bu bilim adamları gizemleri kabul etmez, sürekli kurcalayıp dururlar,' diyor, 'Sen kurcalayıp duruyorsun ve bela yaratıyorsun.' Kitabımın basıldığı kâğıdın üstündeki su lekesinin onun anlattığı hikâyeyle ne kadar ilgisi varsa, bu şeylerin de insanların idare edilmesinde o kadar ilgisi var. Ve şimdi yine eski sorunumuzu gündeme getiriyor, insanlığa böyle iken bir son verebilir miyiz?