Sarıkeçililer, binlerce yıldır göçer yaşamını sürdüren, günümüzde ancak 150 hane kalmış, kış aylarını Akdeniz sahillerinde geçiren, yazları Bolkar Dağları’ndan Anamas Dağları’na kadar geniş bir alanda yaylaya çıkan bir topluluktur. Fotoğraf sanatçısı olan yazar, yaklaşık yirmi yıl bu topluluğun izini sürerek, günlük yaşamlarını fotoğraflayarak bu kitabı ortaya çıkarır. Özellikle ailelerin, kişilerin portrelerini, çocukların serencamını ilgiyle okuyacağınız bir kitap.
Türkmen göçerliğin son temsilcilerinden olan Sarıkeçililerin hayatta kalma mücadelesinin bir gezginin gözünden aktarımıyla yazılmış kitap. Çok fazla tarihsel bilgi içermiyor daha çok yörüklerin son yıllardaki güncel yaşamına dair detaylar var. Neredeyse iki sayfada bir oldukça güzel fotoğraflar bulunuyor. Basımın siyah beyaz olması nedeniyle de fotoğraflara bakınca sanki yüz yıllar öncesine aitmiş hissi veriyor. Dadaoloğlu zamanından bu günlere iskan politikası pek değişmemiş. Bu nedenle büyük bir yaşam kültürü olan göçerlik bitiyor. Bu kitap da buna tanıklık ediyor üzülerek. Meraklısı için okunulabilir bir kitap, ne yazık ki bu konuda pek fazla kaynak da zaten yok.
Bir kadın yerine göre obanın yöneticisi, doktoru, veterineri durumundadır. Çocuk hastalansa ilk tedavisini o yapar. Koyuna, keçiye iğne vurulacaksa o vurur. Malın kırığını sarar, yarasına merhem olur. Süt ürünlerini yoğurda, peynire, yağa dönüştürmek onun işidir.
Osmanlı Devletinin iskan politikası Yörükler tarafından tepkiyle karşılanmış, bu yüzden büyük çatışmalar, savaşlar çıkmıştır. Ünlü Yörük ozanı, Avşar boyundan Dadaloğlu birçok şiirinde bu tepkiyi dile getirir.
"Belimizde kılıcımız kırmani Taşı deler mızrağımın temreni Hakkımızda devlet vermiş fermanı Ferman padişahın dağlar bizimdir."
"Gecenin bu kimsesizliğine, garipliğine inat çıkıp gelse" diyorum içimden. Gelse o hüzünlü gülüşüyle karşıma dikiliverse. Sanki asırlar önce yaşanmış bir anı geliyor aklıma. Bir fotoğraf. Koyunlar yayılıyor yemyeşil bir vadide.
Günlük yaşamda saatin yeri yoktur göçerlerde. Her şey güneşin doğuşu ile batışı arasında yaşanır. Şafak yeri ağarmaya başlayınca sürü ve insanlar uyanır. Evin (çadır her zaman evdir göçerler için) hanımı çoktan çayı demlemiş, sofrayı kurmuştur.
Göçerlik Anadolu'da binlerce yıldır var. Hititlilerden kalma bir anlaşma metni bunun en canlı tanığı.
"Şimdi Tarhuntassa ülkesi sınırına gelince, keçi sürüsü ülkeye girmeyecek. Eğer onlar Hulaia Nehri ülkesinden büyük bir sürüyü bir tuz kayalığına sürerse, onun tuz yalama hakkını kaldırmayacak."
Sarıkeçililer, binlerce yıldır göçer yaşamını sürdüren, günümüzde ancak 150 hane kalmış, kış aylarını Akdeniz sahillerinde geçiren, yazları Bolkar Dağları’ndan Anamas Dağları’na kadar geniş bir alanda yaylaya çıkan bir topluluktur. Fotoğraf sanatçısı olan yazar, yaklaşık yirmi yıl bu topluluğun izini sürerek, günlük yaşamlarını fotoğraflayarak bu kitabı ortaya çıkarır. Özellikle ailelerin, kişilerin portrelerini, çocukların serencamını ilgiyle okuyacağınız bir kitap.