Hijyenik bir ortam, tertemiz bir oda ve etrafında ebeler ve doktorlar... Bir bebek dünyaya geliyor, onu en sağlıklı hali ile korumak için büyük bir çaba harcanıyor. İnsanoğlunun hep benzer koşullarda dünyaya geldiğini sanıyorsak yanılıyoruz. Bu durum son birkaç yüzyıldır yakaladığımız bir lüks. Düşünün avcı toplayıcı kadınlar çocuklarını nasıl dünyaya getiriyordu?
ARKEOLOGLARIN ‘İLGİSİ’ZLİĞİ
Dünya, uygarlık tarihinde görülmemiş bir hızla değişiyor ve birbirine yakınlaşıyor.
Antik çağlarda krallar arasında yapılan bir haberleşme bile büyük bir hızla yaklaşık
birkaç ay sürüyordu. Bugün ise her bir birey arasındaki iletişim sadece birkaç
dakikayı geçmiyor. İletişimin ve paylaşımın bu kadar hızlı olduğu bir dönemde
arkeologların kendi arasındaki iletişimsizliği Antik çağları aratmıyor.
İstanbul’da son zamanların en önemli arkeoloji toplantılarından biri gerçekleşti. Avrupa Arkeologlar Birliği’nin 20. Yıllık Toplantısı, Prof. Dr. Mehmet ÖZDOĞAN’ın
girişimi ile Türkiye’de yapıldı. Toplantıya dünyanın dört bir yanından arkeologlar
bildiri sunmak için gelmişti. İstanbul’daki arkeoloji bölümlerinden ve Türkiye’den
yeterince ilgi olmaması oldukça şaşırtıcıydı. Bir akademisyen arkeologun ya da hala
arkeoloji eğitimi alan bir öğrencinin bu kadar önemli bir çalışmayı neden takip etme
gereği duymadığını anlamak gerçekten çok zor. Günlerce süren bu uluslararası sempozyum bir yana farklı zamanlarda sıklıkla çeşitli sergilerin, konferansların düzenlendiği ANAMED, Rezan Has Müzesi, İstanbul Arkeoloji Müzeleri ve diğer kurumların etkinliklerine olan “ilgisizlik” de her şeyden şikayet eden ama hiç bir etkinlikte yerini almayan arkeologlar hakkında umutsuzluğa kapılmamıza neden oldu.
YEDİNCİ YIL
2007 yılında ilk sayımızı çıkardığımız beri yedi yıl geçti. Elinizdeki dergi 42. sayımız
ve hala yapılacak ne çok işimiz var diye koşturup duruyoruz. Yedi yıldır yüzlerce
bilim insanının kaleminden size Anadolu ve bir nebze de olsa dünya uygarlıklarını
anlatıyoruz. Yüzlerce antik kent, yüzlerce haber, yüzlerce insan hikâyesi ve geçmiş
dair sayısız detayı büyük bir hevesle size ulaştırmaktan mutluluk duyuyoruz. Büyük
bir heves çünkü her sayı bizim için ya hiç bilinmeyen ya da çok bilinen bir kapıyı
aralıyor. Birçok okurumuz Anadolu’nun ne kadar zengin olduğunu hayretle okuyor.
Anadolu tarihi o kadar çok katmana ve her katmanda o kadar sayısız hikâyeye sahip
ki, açtığımız her kapı bize yeni kapıları aralıyor. Elbette hiç de kolay olmayan yedi
yılın sonunda iyi ki Aktüel Arkeoloji yayınlanmaya başlamış diyebiliyoruz. Bu yedi
yılda birlerce okuyucuya ulaşmamıza katkı sağlayan herkese en başta Sayın Ömer
KOÇ’a, Koç Grubu’na, TÜPRAŞ’a, İzel Levi ÇOŞKUN’a ve birçok değerli insana teşekkür ederiz. İyi ki siz vardınız ve şu an Aktüel Arkeoloji Dergisi var.
SAĞLIK
Hijyenik bir ortam, tertemiz bir oda ve etrafında ebeler ve doktorlar... Bir bebek
dünyaya geliyor, onu en sağlıklı hali ile korumak için büyük bir çaba harcanıyor.
İnsanoğlunun hep benzer koşullarda dünyaya geldiğini sanıyorsak yanılıyoruz. Bu
durum son birkaç yüzyıldır yakaladığımız bir lüks. Düşünün avcı toplayıcı kadınlar
çocuklarını nasıl dünyaya getiriyordu? Hastane yoktu, doktorlar ya da iyileştiren
ilaçlar, ayakta tutan vitaminler de yoktu. Hijyen nedir bilinmezdi... Ancak tüm
olumsuzluklara ve zorluklara rağmen bugünlere kadar ulaşılabilindi. Bugün sahip
olduğumuz sağlık bilgisi ve koşulları, insanlık tarihinin zor zamanlarını hatırlatmayacak kadar vazgeçilmez.
Yeni sayımız sağlık. Elimizdeki bilgiler bizi çok eskiye götürmese de birkaç binyıllık
süreçte insanın sağlıkla ilgili geliştirdiği çözümleri anlatıyor bize. En eski
sağlık bilgimiz, Neolitik çağlardan beri yapılan beyin ameliyatı (trepanasyon).
Büyü ve fal ile birlikte iyileştirme, Mısır ile başlayıp Mezopotamya’ya, sonrasında
Anadolu’dan Hipokrat’a kadar uzanan uzun bir yolculuk.
İyi okumalar!
MURAT NAĞIŞ